Büyülü Şehir Rishikesh

Büyülü Şehir Rishikesh

En uzun tren yolculuğumuzun ardından 11.30 gibi son şehrimiz olan Rishkesh’te… Ganga (Ganj) Nehri’nin doğduğu yerdeyiz… Himalayalar hemen yanı başımızda artık… İlahi Şehir denilen Rishikesh’e daha adımımı attığımda atmosferi beni içine çekmeyi başarıyor… Burayı seveceğim kesin!

Merkeze 20 dakika kadar yürüme mesafede kaldığımız GoStop Hostel… Temizce ama harika değil… Merkezde okullar olduğundan hostellere izin olmadığı söylendi, açıkçası ben de hiç görmedim içlerde hostel… Onun için biraz yürüme yolumuz var şehrin kalbine… Ama benim için sorun değil, çünkü her sokak zaten yabancı olduğundan, her gidiş gelişte farklı bir yolu kullanıp yeni yerler görmeye bahane oluyor bana da…

Büyülü Şehir Rishikesh

Ganga’ın yanına ilginç mimarisi ile dizilmiş ashramlar, “Aç gözlerini… Hindistan’dasın!” diye bağırıyor sanki… Julia Roberts’ın oynadığı “Eat Pray Love” filmini anımsıyorum… Eğer bir Hintli isen bu ashramlardan oda satın alabiliyormuş da… Hintli değilsen ama ashramın yaşam biçimine tamamen hakimsen 2-3 ay kadar kalmana izin verebiliyorlarmış… Eğer turistik olarak kalmak istiyorsan en fazla 3 gün kadar izin veriliyor kalmana… Ashramların içinde bir hayat var. Gün içinde hangi saatte ne yapılacağı belli… Tamamen ruhani bir döngü yaşanıyor içeride… Akşamüstü birini gezeceğiz hatta…

Ganga, şehri ikiye bölüyor. İki yakayı birbirine bağlamak için de, İstanbul özlemi olsa gerek, bana bizim köprümüzü anımsatan asma bir köprü var. Hatta şehirdeki üç köprünün ikisinden geçme fırsatı da yakaladım. Şehrin merkezindeki biraz dıngıl dıngıl ve uzun bir köprü olsa da epey sağlam yapmış olmalılar ki günde kaç insanın ve hatta kaç ineğin ve hatta hatta kaç maymunun üzerinde olduğu düşünüldüğünde iyi dayanıyor diyor insan… Oldukça turistik bir yer burası… Malum sırt çantası ile seyahat ettiğim için yok denecek kadar az alışverişle geçirdim bu üç haftayı… Şehrin alışveriş için en doğru yer olduğunu bildiğimden ve aklımda birkaç almak istediğim şey kaldığından sona bıraktım. Hatta son güne bırakıp bugün bile almayacağım hiçbir şey… Bugün sadece görme, inceleme, fark etme günü 🙂

Büyülü Şehir Rishikesh

Yoga okullarının da merkezi Rishikesh… Dediğim gibi ashramlarından, özel kurslara kadar yoga eğitimi adına ne ararsanız burada var… Her geçtiğimiz sokakta bir okula rastlamak mümkün… Türkiye’den olduğu gibi dünyanın birçok yerinden yoga tutkunları eğitim almak için buradalar… Bunun için Birleşmiş Milletler gibi her taraf…

Büyülü Şehir RishikeshŞehrin sokakları hareketli… Etnik sanatlar, el sanatları pazarları, kutsal tapınaklar… Günün tamamı heyecanla bu renkli yerleri hissetmek, dokunmakla geçti… Ve uzun bir yürüyüşün ardına Aarti Seramonisi için Parmarth Niketan‘dayız… Sağımızda Himalayalar, önümüzde Ganga, Rishikesh’teki en büyük ashram… Atmosferi, güzel ve tertemiz bahçesiyle bizi çağırıyor sanki… İçini gezerken o büyülü havayı hissediyorum içimde… Yüzlerce odası var bu ashramın… Yoga tutkunları burada kalıp eğitimlerini alabiliyorlar dilerlerse… İçini gezerken hatta biraz süre meditasyon dersine tanık oluyorum kapısından…

Aarti Seramonisini gün batarken hemen Ganga’ın yanındaki bölümde yapıyorlar… Her akşam yapılan bu seramoniye katılabilmek için yüzlerce insan geliyor. Ve rahat izleyebileceğimiz bir yerde oturabilmek için kapısında bekliyoruz uzun bir süre… Hatta bu arada Ganga’a bırakacağımız dilek çiçeklerini alıyoruz satıcıdan… Seramoninin başında aileler için bir kutsama seramonisi yapılıyor. Yeni evlenen kişiler için kutsanma önemli… Bu törenden kısa bir görüntüyü buradan izleyebilirsiniz. Kutsamanın bu ashramda yapılmasını isteyen de çok… Kutsanmak isteyen aileler aylarca öncesinden sıraya giriyorlar, elbette yüklü bir para karşılığı…

 

Büyülü Şehir RishikeshBu tören bittiğince ashramın öğrencileri yerlerini alıyor turuncu kıyafetleri içinde… Sonra çalınan müziklerle tören başlıyor. Hep birlikte mantralarını söylerlerken ashramın gurusu gelip yerini alıyor… O gelirken herkes ayağa kalkıyor… Bir konuşma yapıyor halka… Tabii ki anlayamadım ne dediğini ama halk için o kadar önemli ki oturdukları yerde duramıyorlar… Görmeye, fotoğraf çekmeye çalışıyorlar sürekli… Müthiş bir gün batımı eşliğinde atmosfer iyice mistikleşiyor benim adıma… Gün karardığında konuşması bitiyor ve bir ışık gösterisi yapılıyor Ganga’ın sularında… Ellerinde mumlarla görevliler aramızda dolanmaya başladığında herkes ışığının üzerinden ellerini geçirip yüzlerine, gözlerine sürüyor “aydınlanmak” için… Aldığımız çiçekler kağıttan bir tas içerisinde… Çiçeklerin yanında kafirun gibi bir şey, mum ve küçük bir tütsü var. Aartinin sonunda herkes kendi çiçeğinin üzerindeki mumu yakıp, dileğini tutuyor… Mumu yakarken tuttuğun dileği, Ganga’a bırakana kadar düşünmeye devam ediyorsun… Sonra Ganga’ın suyundan üç kere alıp, başına sürüyorsun…. ki dileğin olsun… Yaptım mı? Elbette ki yaptım, ya olursa 🙂 Ve evet her yazımda da dediğim gibi Hindistan onların ritüel, bizim batıl dediğimiz inançlarla dolu rengarenk bir yer… İşte o anlardan kısa bir görüntü de burada…

Bu büyülü atmosferden çıkıp acıkan karnımızı doyurma zamanı… Little Budha çok güzel bir yer, tabii buranın şartlarında… Harika müzikler çalıyor fonda… Önümüzden Ganga akıyor, hemen ileride o bahsettiğim köprünün ışıkları yanmış… Walla çok romantik bir yer… Ve en güzeli Nutella’lı muzlu krep var menüde! Allahım bu bir serap olmalı… Kaç günlük açlığım sona erecek… Midem almıyor birşey dedim dedim, nasıl da höpürdettim krebi 🙂

 

Büyülü Şehir Rishikesh

Hosteldeki odamızda pencere var ama açılmıyor. Bir yerden hamamböceği merhaba diyor…. Çarşaflar idare eder ama havalandırması kötü… Kesinlikle klostrofobik bir yer… Dışarıda sabaha kadar süren bir inşaat sesi… Artık kalacağımız son oda ve “bu da geçer” deyip yarınki güzel günü kafamı kodluyorum…

Bugün harika bir gün planımızda… Sabah hostele yakın bir yer olan The Eat Story de kahvaltıya gittik. Walla bayıldım mekana… Bahçe içinde, içi çok güzel dekore edilmiş, fonda Beatles şarkıları, yemekler harika… İngiliz yemeklerine Hint dokunuşları falan… Çok güzeldi gerçekten…

Büyülü Şehir Rishikesh

Ve günün asıl mevzusu… Himalayalar’da kamp… Kamp alanına yakın bir yerde araç bizi bıraktı. Bundan sonrasını sırt çantalarımız ve biz şeklinde patika bir yoldan tırmanarak kamp alanına ulaştık. Kaldığımız yer Bagheera River Retreat… Yemyeşil Himalayalar’ın kucağındayım. Küçük küçük bungalovlar yapmışlar yerden kızaklara oturtulmuş… Odacıklar, banyosu geniş… Her Büyülü Şehir Rishikeshbungalovun birer de verandası var önünde… Kamp alanında minik bir havuz var. Ama o kadar küçük ne yalan söyleyeyim mayo giymeye bile değer bulamadım… Ama orada maviyi görmek yeşillerin içinde, keyifli bir renk kattı günüme… Kamp alanının yakınında iki minik şelale vardı. Oraya yürüyüş yaptık Esma’yla… Rüya gibi, Himalayalar’ın içindeyim… Onca günün yorgunluğu, keşmekeşi son buldu sanki… Bir kere daha fark ettim ki yeşil benim doğa rengim… Şelaleden akan su tertemiz… Bol sinek var ama görüntüsü şıkır şıkır… Esma’yla birbirimize verdiğimiz “kendinle kalma” anlarından birini de burada gerçekleşiyor… Bir süre o bir tarafta ben diğer tarafta suyu, ağacı, dallarda gezinen maymunları izledik… Eminim ikimizin de aklından geçen onca düşünceye bir mola anıydı bu yaşadığımız… Sindirdiğimiz, “an”ı doyasıya içimize çektiğimiz… Yerel bir kadın belirdi ağaçların arasından, başının üzerinde topladığı dallarla… Eli sarılıydı… Ne o bizim dilimizi, ne de biz O’nun dilini biliyoruz… Konuştuk… Elini sorduk… Üzülmememizi, alışık olduğunu söyledi… Evet dillerimiz bir değildi ama kalp devreye girdi mi kelimelerin anlamsızlaştığını bir kez daha gördüm orada…

Büyülü Şehir RishikeshKamp alanına döndüğümüzde öğle yemeği zamanıydı… Hem öğlen hem de akşam 4-5 çeşit yerel yemeklerinden çıkardılar bizim için… Acıcık acı gelse de bana acı toleransım arttı Hindistan’da, artık bir çıt daha fazla acı tüketebiliyorum hala… İki yemek arasında da masala çayı, bisküvi ve kızarmış sebzelerle bize jestler yaptı çalışanlar sağolsunlar… Gün batarken çimenlere serip örtülerimizi yoga yapıyorduk…… Akşam verandamızda yayılıp sohbete durduk sonra… Gerçekten bir rüyanın içinde gibiydim… Sırtımda Himalayalar, önümde akan Ganga… Haftalardır Hindistan’dayız… Ve en dingin anı sundu bana burası… Doğayı buldum, kendime geldim diyebilirim gönülden…

Akşam verandamızda günü batırırken keyifli bir sohbet eşliğinde günle vedalaştık…

 

 

Büyülü Şehir Rishikesh

Sabah kahvaltımızın ardına rafting yapmak üzere Ganga’ın kenarındayız… Ganga buradan doğuyor ve Himalayalar’dan gelen su nedeniyle temiz olduğu söyleniyor… Eğitmenler bize rafting sırasında uygulamamız gereken talimatları veriyorlar… Burada yılın belli zamanları rafting yapılabiliyor. Muson döneminde su çok yükseldiğinden ne yazık ki yapılamıyor… Ve şansımıza yılın ilk raftinginin yapıldığı haftada buradayız… Açıkçası parkuru kolay beklerken, zorluk seviyesi pek de başlangıç seviyesi çıkmadı… Rafting botumuza iki de kurtarma kanosu eşlik ediyordu. Eğer bottan düşersek kanoya nasıl nasıl ulaşacağımız, konoya tutunarak nasıl yüzmemiz gerektiği öğrettiler. Bunları nasıl aklımızda tutacağız diye düşünürken kanoda bizimle birlikte tura katılan bir adam yediğimiz iyi bir dalgada uçtu suya! Adamın biraz korktuğunu itiraf etmeliyim ama sorunsuz yakaladılar walla 🙂 Parkur gerçekten çok heyecanlıydı… Acayip keyif aldım… Suyun sakin olduğu bir anda raftingi yöneten kişi “isteyenler suya girebilirler” dedi… Açıkçası bu fırsatı kaçıramazdım… Esma bana baktı, dedim “atla”… Bir daha bu fırsat elimize geçmeyebilir… Hastalanırsak onu da o zaman düşünürüz… Kaç kere daha kutsal Ganga’a girebilirim ki?

Öğleden sonra sırılsıklam odaya döndüğümüzde güzelce bir duş alıp, hiç vakit kaybetmeden attık sokaklara kendimizi… Son günümüz bügün… Ve alışveriş zamanı… Şehrin cıvıltılı yerine doğru yürürken Esma tutturdu “browni yemek istiyorum” diye… Allahımm… günlerdir inliyor browni de browni… yok işte… ne yapabilirim. Derkennn… yol üzerinde bir cafe gözümüze çarptı, o da ne? Kocaman bir browni var vitrinde… Attık kendimizi içeri, menüye bir baktık browni vitrinde gördüğümüzün iki katı fiyatta… Dedik amaç browni yemekse, kalktık masadan paket yaptırdık browniyi… Oturduk kaldırıma bir güzel yedik sonra… İki çikolatasever olarak bizden iyisi yoktu o an Rishikesh sokaklarında…

Harika bir baharatçı keşfettik çarşının içinde…. İçerisi envai çeşit baharat, çay, ayurvedik ürünlerle dolu küçük bir cennet… Adam da üşenmiyor tek tek anlatıyor faydalarını… Orada güzel bir masala çayı ile sohbetimizi yapıp baharatlarımızı attık çantamıza… Hindistan’daki yaşayanlar genelde yerli malı tüketiyorlar. Kozmetik ürünlerin fiyatları Türkiye ile kıyaslandığında oldukça uygun… Daha önce bahsettim mi hatırlamıyorum neem ağacından yapılan ürünler çok fazla… Özellikle saç ve diş için birçok ürün var… Yağı, şampuanı, diş macunu, sabunu… İki tane dükkan bulduk ki bunları satan, saatlerimi geçirebilirdim içeride… Satıcı adam da sağolsun ne sorsam yanıtladı yine… Ayurvedik kremler, sabunlar, şampuanlar, yağlar derken aklımdaki neredeyse bütün sağlıklı kozmetikler listemi burada tamamladım.

Büyülü Şehir Rishikesh

Veee şehirde en keyif aldığım anlardan biri… Bu keyifli sokakların arasından dar yollar Ganga’a doğru uzanıyor. İki gündür baya bir ezberleyince sokakları her zamanki gibi aralara derelere girmeye başladık. Ve bir tanesinde neredeyse bir saate yakın kendimizi dinledik yine… Turuncu kıyafetleriyle meditasyondaki sadu selamlaşıp biz de onu rahatsız etmeyecek bir uzaklıkta kendi meditasyonumuza durduk… Ganj’ın sadece akışını izlemek bile kendinle buluşman için bir yol… Doğanın akan sesi, dillerin, dinlerin sessizlikte buluşma noktasıydı sanki bulunduğum nokta… Fotoğraf var mı… Elbette yok… Zaten bu gezide özel hissettiğim birçok an sadece zihnimde kayıtlı…

Bir çıt daha güzel bir yerde yemek yiyelim dedik son akşamımızda… Ufak bir sorunum vardı benim cüzdanda hiç para kalmamıştı 🙂 Hint parası da elimde patlamasın diye açıkçası döviz bozdurmak da istemedim… Esma’nın cebinde ne kaldıysa onunla tamamlayalım geceyi dedik… Sonuç, bir pizzayı iki kişi bölüştük… Aç mı kaldık? Evet… 🙂 Göbeklerimiz gurulduyor olsa da, öğlenki browninin dayanılmaz mutluluğu içimizdeydi hala… Harika bir günbatımı sonrası, köprünün ışıltısı Ganga’a vururken önümüzdeki yarım pizza yediğim en güzel yemeklerden biri gibi hissediyordum….

Son gecemizde şehrin havasını bir kere daha kokladıktan sonra hostelimizdeyiz… Sabah 04.00 gibi aracımız bizi başladığımız nokta olan Delhi’ye götürmek üzere kapımızda olacak…

Büyülü Şehir Rishikesh21 gündür Hindistan’dayım. Her gittiğim şehirde ayrı bir atmosfer, inanış, maneviyat yaşadım.

Zor muydu? Zordu… Hayır kolaydı…

Pis miydi? Evet pisti… Hayır değildi…

Kalabalık mıydı? Hem de nasıl… Hayır bomboştu…

Hindistan’a bir daha gider misin? Kesinlikle evet!..

İnanın ki… Hindistan macerası daha yeni başlıyor…

Konaklama: GoStop Hostel

Facebooktwittergoogle_pluslinkedin

Benzer yazılar

Yorum Yapın

*