Hindistan deyince… Agra, Tac Mahal’deyim…

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...

Sabah neredeyse gün doğumuyla Agra’dayız. Tac Mahal’e yürüme mesafede bu gece kalacağımız hostelimiz…. Güzel bir bahçesi, bahçesinde de keyifli bir kafesi var… Ve cafesinin adı Rumi! Evet yanlış okumadınız Rumi… Incredible India! Duvarındaki dev Mevlana kendi kültürümüzü hatırlatıyor bana… İşletmeci Türkiye’den geldiğimizi öğrenince hemen Mevlana’nın cafenin duvarını kaplayan görselini gösteriyor bize gülümseyerek… Sonradan da birçok yerde karşılaşacağımız gibi burada da Mevlana, saygı duyularak anılıyor…

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...

Kahvaltı yapıp biraz dinlendikten sonra bugünün ilk durağı Agra Fort… Kale, saraycıklar bütününden oluşuyor. Her yeni kral geldiğinde yeni bir fort yapılıyormuş burada. Agra’da rehberimiz Asif Fort… Asif iki gün boyunca bize eşlik ediyor anlatımlarıyla… Kalenin ana kapısında uzun, tırtıklı bir yokuş çıkıyoruz ve buranın savunmayı kolaylaştırmak için bu şekilde düzenlendiğini öğreniyoruz. Ağırlıklı olarak kırmızı taşlar kullanılıyor birçok yerde. Bu kırmızılık da Moğollardan geliyormuş. Kum taşı çabuk eridiği için sık aralıklarla yenilemek gerekiyormuş. Seramiklerse İran’dan gelmiş. Kalenin %55’i görülebiliyor durumda… Dışarıdan bakıldığında beni en çok etkileyense 2,5 km enindeki surları oldu… Epey vakit geçirdiğim önünde… O kadar aşılamaz duruyor ki, çok etkileyici… Çocuklarla oynadım, fotoğraflar çektim seyyar satıcılardan ve sormadan selfie çekenlerden ara bulabildikçe…  İçerisi ise beklediğimin çok ötesinde güzeldi… Kullanılan mermerler oyularak içleri farklı taşlarla elde doldurulmuş… Bunların tek tek işlendiklerini hayal etmek bile yorucu 🙂 Hindu ve Müslim mimarisi içiçe burada…

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...Burada da Osmanlı adetleri görmek ilginç… Örneğin kral yemeğini yemeden önce tadımı yapılıp, sonra kral yiyor mesela… Kadın bölümleri ayrı tutuluyor yine… Avluda saray gösterileri yapılıyormuş. Küçük saray dedikleri bölümde öyle bir akustik yapılmış ki… Duvarlardan birine doğru sessizce konuştuğunuzda simetriğindeki duvardaki kişi ile rahatça iletişime geçebiliyorsunuz Hindistan’da birçok yerde rastladığımız gibi…

Hindistan’da sıcaklık 48 dereceleri görebildiğinden sarayın içinde su kanalları yapmışlar… Bu kanallar sayesinde ısıyı 15 derecelere kadar düşürebiliyorlarmış…  Agra Fort’dan küçük notlar size… Kalanını da gidince görün artık… Ha bir de benim için ilginç olan bir şeyse malum musonların son döneminde buradayım. Tam çıkmamıza yakın muson yağmuruna denk geldik… Burnumuzdan damlayana kadar bir anda indirdi ama hava hala ılıktı… Sığınacak bir yer bulduk ve 10 dakika içinde herşey normale dönmüştü… Harika! Onun için eğer soğuk bir dönemde gelmiyorsanız benim gibi yapın ve sakın kapalı ayakkabılarınızı boşuna yük yapmayın… İki nedenle… Birincisi, yağmur yağarsa sırılsıklam olup onları kurutmaya uğraşmayın… İkincisi sokakta hayvan pisliğine basarsanız dert etmeyin, yıkayın ayakkabınızı gülüp geçin… 🙂

İkinci durak Baby Tac… Şah Cihan’ın kendi anne babası için yaptırdığı bir yapı burayı… Tac Mahal’den önce yapılıyor ve içi, bahçesindekiler, kubbelerin hepsi simetrik… Sanırım simetrikliği seviyorum 🙂

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...

Baby Tac sonrası şehrin içinde burası için iyi bir yerde, Maya Restaurant’ta vereceğimiz yemek molasına giderken yolda ölmüş bir inek vardı. Onların normali tabii ama bana ilginç gelense etrafına oturmuş ona tören yapıyor olmalarıydı… Ve yaklaşık 2 saat sonra aynı yerden geçerken gördüm ki, daha yeni hayvancağızı bir kamyonete yüklüyorlardı, tabii ki yine törenler eşliğinde…

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...Günün son dinlenme durağı ise başka bir hostelin çatı katı…. Özelliği ise manzarasının Tac Mahal olması… İster kahve, ister içki, ister yemek… Salaş bir yer ama bize çok iyi geldi burası… Çıktığımızda Muharrem Ayı kutlamaları nedeniyle sokakta yapılan kutlamalara denk geldik. Benim boyumda hoparlörler kurulmuş müzikler çalıyor, insanlar gülümsüyorlar… Tam günü değil ama kutlamalar önceden başlıyormuş… Gününde Jaipur’da olacağız… Bakalım asıl gününde neler yapacaklar?

Bu arada sokakta bir maymun koca torba yemeği alıp göz açıp kapatana kadarki bir hızda çatıda afiyetle yemeğe başlıyor. İleride, arka arkaya giden iki tuktuk başı birinde sonu birinde bir merdiveni taşıyor. Başka bir yerde üzerine onlarca sinek konan bir insan hiç birşey yokmuş gibi davranabiliyor. Eee Hindistan’sa burası, herşey normal 🙂

Agra Fort, tuktuklarda geçen yolculuklarda karşılaştığım ilginç görüntüler, muson yağmurlarına denk gelip burnumdan su aka aka yaptığım yürüyüş, Baby Tac’ın simetrisi içinde çekilen fotoğraflar, muharrem kutlamalarına denk gelmem, Tac Mahal manzarasında içtiğim kahve…🕉 bugünden kalanlar böyle…

Akşamı hestelimizin sevimli cafesinde diğer gezginlerle birlikte geçirelim dedik. Televizyonda Amin Khan’ın Pikey filmi, kimi anlıyor, kimi anlamıyor derken herkes aynı anda kahkahalara boğuluyor. Derken buranın yerel oyunu olan carrom var salonun bir bölümünde… Bir Hintli sana öğretebilirim deyince hemen atlıyorum tabii.. Bütün yendirme çabalarına karşılık ciddi bir hezimete uğramam da cabası 🙂

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...

Yarın gün doğumunu Tac Mahal’de karşılıyor olacağız… Heyecanlıyım…

Henüz gün aymadan, küçük bir yürüyüş yaptığımızda görüyoruz ki bizdeki gece kokoreçcileri gibi burada da gece omletçileri var… Omleti Agralılar pek seviyorlarmış 🙂

Gözümüzde uykunun izleriyle hostelimizden ayrılıyoruz… Yolun bir bölümünü yürüyerek gittikten sonra kalan bölümünde golf aracı bizi Tac Mahal’in kapısına kadar bırakıyor. Girişte kağıt bilet yerine mavi bir pul veriyorlar. Kaybetmememiz gerekiyormuş, çünkü çıkarken de bu pullarla turnikelerden geçiliyor. Asıl amaçsa içeride 3 saatten fazla kalmamamızı sağlamak…

“Çok az güzellikkendisi hakkında söylenenlerden daha güzel olmayı başarmıştır.” demiş Pearl S.Buck Tac Mahal için…

1632’de Babür İmparatorluğu Hükümdarı Şah Cihan’ın emriyle doğum sırasında kaybettiği eşi Mümtaz Mahal’in anısına yapılmış Taj Mahal…

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...Karısı beraberlikleri süresince 14 doğum yapıyor ve bunlardan sadece 7’si yaşıyabilmiş. Sonuncusunu doğururken de işler iyi gitmiyor. Şah Cihan eşinin elini tutup ona bir anıt yapacağını söylüyor ama ne yazık ki karısı bunu göremeden ölüyor. Şah Cihan çok güçlü bir imparator olmasına rağmen sadece karısı öldüğünde çocuk gibi ağladığı söyleniyor. Bir hafta boyunca bir odaya kapatıp hiç dışarı çıkmamış… En sonunda yanına gidip “Eşine söz verdin, haydi çık ki anıtı yapabilesin” dediklerinde, bunun üzerine çıkıyor odadan ve saçlarının beyazladığını görüyorlar. Sonrasında Mümtaz 35 yıl yalnız yaşıyor. Tac Mahal’in yapımı 20 yıl sürüyor. En kaliteli beyaz mermerlerin kullanılmasını istiyor ve bu mermerler 450 km öteden deve, at ve fillerle taşıttırmış… 4 taraftan simetrik bir yapı inşa ediliyor. 4 kubbe, 41 metre dışa doğru hafif eğimle yapılmış ki olası bir depremde kubbeler içe doğru düşüp ana bina yıkılmasın… 22 yıl süren inşaatte 20000 kişinin çalıştığı söyleniyor. Herşey simetrik burada…. Mermerler hep kazınarak motiflendirilip, içleri siyah oniks taşıyla doldurulmuş. Kapısını Yasin Suresi çevreliyor. Bizim gittiğimizde büyük kubbenin renginin koyu olması hava kirliliğindenmiş…. Hatta kubbelerden biri resttorasyondaydı, kil kullanılarak beyaz mermerler temizleniyormuş belli aralıklarla… Hindu-İslam mimari izleri görülüyor eserde… Lotuslar, tepede yarım hilaller gibi…  Kalash sembolü var kubbenin tepesinde…

Yapıya girdiğimde ortada Mümtaz yani karısı, yanında Şah Cihan’ın replika mezarları bulunuyor, gerçekleri alttaymış… Buradaki tek nasimetrik şey bu olsa gerek… Aslında Şah Cihan’ın isteği Tac Mahal’in arka tarafında yer alan nehrin diğer tarafına Siyah Mahal’i yaptırmak ve nehrin üzerinden geçecek bir köprü ile eşiyle bağlarını öbür boyu korumakmış… Ancak burayı yaptırmaya ömrü yetmemiş ve başa geçen oğlu pek deiyi niyetli biri değilmiş… Babasının bu isteğini gerçekleştirmemiş ve annesinin yanına yatırmayı uygun görmüş… Bunu yapmasının ondan beklenebilecek en iyi şey olduğu söyleniyor. İkinci bir mezar da hayal edilen simetriği bozmuş tabii 🙂 İçerideki mermerlerdeki her çiçek 64 taştan hazırlanmış… Ve yine içeride elektrik yok, pervane vs hiçbir şey yok ki mermerlere zarar gelmesin diye… Herşey akustiğe uygun planlanmış, hatta bana göstermek için görevli yüksek sesle adımı seslendiğinde yankısı birkaç saniye sürdü…

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...Ve söylememe gerek yok herhalde ama Dünyanın yedi harikasından biri… Açıkçası buraya gelmeden evvel Tac Mahal’i Hindistan’a gelmişken görülmesi gereken turistik bir yer olarak düşünürken, burayı kendi gözlerimle gördüğümde çok farklı hissettiğimi itiraf etmeliyim.. İçindeki mistik havası, ölümsüz aşkın hikayesi, simetrinin gücü çok etkileyiciydi benim için… Bahçede bile herşey simetrik… Kapılar, binalar, yollar… Gezerken o ihtişam, emek, ışığın gelişine göre değişen renk oyunları inanılmaz!…

Neredeyse 3 saatin tamamını içeride geçirdik… Arka tarafında akan nehri izlemek, Şah Cihan’ın köprü hayallerini bu yüzyılda düşlemek, bahçesinde gezerken o günleri düşünmek harikaydı…

Komik şeyler de olmadı değil… Her köşede insanlar fotoğraf derdinde… İleride de yakışıklı biri tek başına yanında yerel rehberiyle birlikte hem geziyor hem de fotoğraf çekiyordu. Önünden geçerken Esma’ya “Buraya gelen turistler de ne yakışıklı” dedim. Onun da onaylamasıyla ilerleyip farklı bir açıda biz de fotoğraf çekmeye başladık. Esma’ya şurada dur, bu tarafa bak, açıyı bozma vs bırbırlanırken ben, az önceki o çocuk meğer yanımdan geçip merdivenlerden iniyormuş hemen yandan… Yolun yarısında dönüp bana “Türk müsünüz?” deyince… Evet deyip dayanamayıp kahkahayı patlattım tabii… Anlamaz bir şekilde bana bakarken az önce arkadaşıma söylediklerimi ona da aynen aktardım. Açık sözlülüğümden sanırım şaşkın, o da gülmeye başladı. Esma koptu zaten, nasıl söyledin diye… Tanıştığım Serdal dünya turunda ve ara ara haberleşmek güzel… Bir de dün Baby Tac’te tanıştığımız Rus Nadya da burada… Yol sizi sadece yeni yerleri göstermiyor, güzel insanlarla da tanıştırıyor ne güzel…

 

Hindistan deyince... Agra, Tac Mahal'deyim...He tabii Atamızı da unutmadık… Her yerde, her zaman deyip Atamızın imzasıyla fotoğraflarımızı da çektik… Çıkış kapısının etrafı tahmin edeceğiniz üzere hediyelik eşyacılarla dolu ve fiyatlar oldukça yüksek… Ama iyi ki üzerinde Tac Mahal’in de olduğu yüksüğü görünce almışım çünkü Hindistan’ın gezdiğimiz diğer yerlerinde başka hiç yüksüğe rastlamadım. Ve Hindistan’ın en özel yerlerinden birini temsil eden bir parçayı koleksiyonuma eklemek harika oldu…

Tac Mahal dönüşü hostelimizde biraz dinlenip, öğleden sonra bu sefer özel bir araçla şehir değiştireceğiz… Her yer bir macera… Otobanda da ineklerin oturması normal karşılandığından, yolun zaman zaman tek şeride düşüyor olması da normal mesela… Uttar Pradeş’ten Racastan eyaletine geçiyoruz bugün… Her eyalet geçişinde vergi ödeniyor yol üzerindeki bir kulübeye… RTA (Rizinial Traffic Office) dedikleri ve anlayana bin şahit gerektiren bu kulübelerde kişisel, ticari, seyahat gibi farklı kategoriler için vergilendirme yapıldığını öğreniyoruz şoförümüzden…

Hindistan denince ilk akla neresi gelir denirse, herhalde düşünmeden Dünyanın yedi harikasından biri olan Tac Mahal denir… Evet, dedikleri kadar da varmış aslında… Burada Mesneviliğe bakış açılarına tanık olmaksa şaşırtıcıydı… Hindu Sufizm’ini okunacaklar listeme eklemek de benim kazanımım oldu… Şimdi yeni yerler keşfetme zamanı… Bundan sonraki durak…

Konaklama: Zostel Agra – Bahçe içinde, güzel cafesi olan, Tac Mahal’e yürüme mesafesinde, temiz bir hostel

Toplam yürüme: 4,8

 

Facebooktwittergoogle_pluslinkedin

Benzer yazılar

Yorum Yapın

*