Son beş günü yüksek irtifada geçirdik ve okuduğunuz birkaç yazıdır da dönüp dolaşıp yükseklik hastalığından bahsediyorum. Nedir bu yükseklik hastalığı dediğini duyar gibiyim. Ama anlatmadan önce belirtmek isterim ki bu anlatacaklarım tamamen bizim deneyimlerimiz… Bu nedenle doğru ya da kesin bilgi olduğunu düşünmeyin. Lütfen kendiniz araştırın, doktorunuza danışın. Ben de gitmeden evvel bolca okudum, doktora gidip tavsiyeler aldım, gittiğimizde yerellerle konuştum ve hatta şunu da söyleyebilirim ki ne yapsak tam olmadı 🙂 Onun için asla bu yazdıklarım referansınız olmasın… Yükseklik hastalığını farklı isimlerle duymuş olabilirsiniz. Dağ hastalığı, irtifa hastalığı gibi…
Devamı...Kategori: Okunası Notlarım
“Hayır” diyebilmek, “Hayır”ı duyabilmek…
“Yapmazsam kızarlar, beni sevmezler, hiç nazikçe bir davranış olmaz, ben onlara nazik olursam onlar da bana olur… gibi gibi düşüncelerle ‘Hayır!’ diyemediğimizde her iki taraf da gönülden vermenin keyfini kaçırmış olur. İki tarafın da bunun bedelini bir şekilde ödediğini görebiliriz. Hala bağlantımızı korurken, gönülden alıp vermenin tadında “hayır” diyebiliriz. Peki “hayır”ı duymakta zorlanıyor muyuz? Reddedildik diye mi düşünüyoruz? Hayırların ardındaki evetleri duyarak bağlantıyı korumanın yollarını keşfetmeye ne dersiniz?” Bu başlığı sosyal medyada okuduğumda bir ses durdurdu beni… Düşündüm bir süre ve sonra kendimi bilgisayarımın başında buldum… Benim de son 6-7…
Devamı...Bir İstanbullu Gözünden İzmir’de Yaşam
Hani bir yarışma vardı eskiden… “100 kişiye sorduk 75’i dedi ki…” lerle başlardı sorular… İşte ben de sorsam İstanbullara; “Elinde fırsat olsa nerede yaşardın?”, birçoğu “Yolumu bir gün Ege ile buluşturacağım” der… Bunun farklı cevap versiyonları da var…”O yer mutlaka İzmir olacak”… “Emekli olunca bir Ege kasabasına yerleşeceğim”… gibi gibi… Yeni bir yaşam için İzmir’i denemek isteme nedenlerimizde, bizde de bu düşüncelerin bir bölümü vardı. Bunlara ek başka meraklar da zihnimizde dolanıyordu. Bu yazıda işte bunlardan bahsetmek istedim… Ne hayal ettik, nelerle karşılaştık? İzmir anlatıldığı gibi mi? Dışarıya yansıtılmayan…
Devamı...Kabul’den Destek’e…
“Yüzyıllar boyunca insanlar çemberlerin cazibesine kapıldı, çember gördükleri yerlere anlam yükledi. Gezegenlerin güneşin etrafında sonu gelmeyen dönüşünden, saatin kollarının hareketine ve basit bir alyansa kadar. Bir çemberin insanın hayatını nasıl etkileyebileceğini en iyi ben bilirim. Ya da ölümünü… Celladın ilmiği de bir çember değil midir?” Outlander Katıldığım inzivanın son gününde ortaya serilen dairenin etrafında kapalı duran kartlardan birini seçebileceğimiz söylendi… Seçtiğim kart “Destek”ti… Geçen inzivada da benzer bir çalışma yapmıştık ve o zaman seçtiğim kart geldi gözümün önüne; “Kabul”… Analitik kafamı bilen bilir… Görmediğimi, dokunamadığımı sorgularım bolca… Spritüellik ve ben…Immm hala uzak…
Devamı...Sağlıklı Beslenme Sürecim
Sağlığım için bir yatırım yapmak istedim ve altı aydır fonksiyonel besleniyorum. Bu sayede hem besin çeşitliliğim değişti hem de besinlere bakış açım… Ve neler oldu neler, başlıyorum 🙂 Öncelikle bunun için uzman desteği aldığımı söylemeliyim. Diyetisyenim Ezgi aynı zamanda doktor biyokimyager ve fonksiyonel beslenme uzmanı… Eh… yakın arkadaşım olduğunun da avantajıyla; her soruma, her şımarıklığıma, her bilmezliklerime de sabırla yaklaştı… Öncelikle güncel tahlillerimi istedi Ezgi… Rutin beslenmemi izledi bir süre; hatta biraz da diktatör her öğünümü fotoğrafladım uzun bir süre, tek tek 🙂 Sonrasında tahlil sonuçlarım, sevdiklerim-sevmediklerim, yaşam şeklim, alışkanlıklarım;…
Devamı...80’lerde çocuk 90’larda ergen olmak…
Biraz nostalji yapalım dedim 🙂 Yazarken beni hala heyecanlandıran şeyler olduğu gibi, hüzünlendiren, gülümsetenler de oldu… Zamanı durdurmak mümkün değil… Ama ben bu dönemleri hakkıyla yaşayanlardanım sanki… Eğer 80’lerde çocuk, 90’larda ergenseniz bakalım siz ne hissedeceksiniz? Haydi başlıyorum… – Okul çantası yerine asker çantası kullanıp, üzerine rozetler takıp tükenmez kalemle yazılar yazmak… – Okulun son gününde okul gömleğinin üzerine gazlı kalemlerle hatıra notları yazmak… – İlk özel kanalın açılışına denk gelmek… – Televizyonun eve alınmasının mutluluğunu yaşamak… Gece yarısı İstiklal Marşı ile televizyonda uçuşan milyonlarca sineği izlemek, sesi açmak için…
Devamı...