Yine bir hayalimle başladı herşey… Yurtdışında aklımda bir yol var yürümek istediğim. Vee bu yola çıkmadan önce daha önce hiç deneyimlemediğim uzun süreli trekking denemesini ülkemde yapmam gerektiğini düşündüm. Evet iki günlük parkurlar halinde Likya Yolu’nun üç etabını belli zamanlarda yaptım. Ama bunları yaparken tüm eşyalarım sırtımdaki çantamda değildi ve küçük sırt çantamın içinde o günün kumanyası haricinde pek birşey yokken yapmış, akşamları rahat yataklı otelime gitmiştim. Benzer şekilde günübirlik zor parkurlar yaptığımda da eşyalarımın fazlalığını hep araçta bırakıyordum. Hedeflediğim yürüyüş yolu uzun bir yol ve tüm yolu o sırt çantasının ağırlığı ile yapmam gerekiyor. Bu yolda kalınabilecek hosteller var ama yer bulmak sorun olabiliyormuş. İşte öyle zamanlarda uzun süreli çadırda kalmam da gerekebilecek. İşte hepsinin demosu olacak bir rota araştırmaya başladım Türkiye’de… Ve hislerim ve okuduklarım beni Mysia Yolları’na yönlendirdi…
Türkiye’deki popüler yollara göre daha az duyulmuş bir yol Mysia… Tarihi bir geçmişi var. Beni çekense doğa ile tarihin birleşiyor olması… Bursa’ya gideceğimden hava durumunu dikkate alarak zamanlamayı çok da geciktirmemem gerekiyordu, malum oralar çabuk soğuyor ki yağmurlar başlamış bile. Hedef tarihi, 4 Ekim olarak belirledim ve çok kısa bir sürede karar verip hayata geçirmeme rağmen hazırlıkları tamamladım.
Sırt çantam, uyku tulumu, mat, birkaç uygun giysim vardı elimde altın değerinde… Altın değerinde çünkü malum bu malzemeler döviz bazında olunca herşey çok kıymetli artık… Almam gerekenlerin listesini çıkarttım. Herşey yolunda gidip bir de seversem bu uzun süreli trekking işini daha sonra da işime yarasın istedim. Yürüyüş botu, batonlar, tozluk, termos en önemli diğer kalemlerim oldu. Ve son listeyi paylaşırım aşağıda yine, belki yapacak olanlara faydası olur.
En kritik konu da hafiflik benim için. Onun için bir süredir durmadan gram hesabı yapıyorum her elime aldığım şeye 🙂 Döndüğümde bu yazdıklarımı nasıl güncelleyeceğim kendime de merak konusu aslında… “Acemi yürüyüşçü nasıl gitti, nasıl döndü?” diye bir yazı daha çıkar bence 🙂 Hiçbir şeyin hayal ettiğim gibi olmayacağını biliyorum. Bu konuda gerek Tanzanya‘ya gidişimde gerekse Route 66 yolunu yaparken çok deneyim kazandım. Onun için şu aşamada çabaladığım tek şey, güvenlik ve ihtiyaçlar için azami derecede öngörü, ondan sonra yolda olanlara da “kabul” edebilme gücü…
Ve evet güvenlik konusuna gelince… Internette bu parkuru daha önce yapanların deneyimlerini paylaştıkları çok da kaynak bulamayınca bu yolun web sitesinden Bursa Nilüfer Belediye’nin iletişim hattını aradım. Geçmiş deneyimlerim bir belediye hattının bana çok da yardımcı olamayacağını söylüyordu ama açıkçası hiç de beklediğim gibi olmadı. Orada yetkili Osman Bey oldukça ilgilendi… Önce telefonda ne istediğimi tam olarak öğrenmeye çalıştı, sonrasında yüzyüze görüşebilmek adına Zoom’dan birkaç kere toplantı bile yaptık kendisi ile… Birçok rota var burada yürünebilecek ancak birbiri ile bağlantılı olan tek yol TransMysia diye geçiyor. Akşamları güvenli çadır atabileceğim yerlerin nereler olduğu, amacımın haldır haldır yürümekten ziyade aynı zamanda gelmişken yol boyunca neleri görebileceğim konusunda yardımcı oldu. Parkur haritalarının yeni güncellendiğini, yakında açılacak yeni web sitelerinde bunlara yer verileceğini, siteden rezervasyonla yer alınabilecek kamp alanları oluşturduklarından bahsetti. Henüz bu kamp alanları hayata geçmediğinden bizim için özel izinler bile aldı. Yine dört ayağım üstüne düştüm anlayacağınız… Yol’a çıkınca harika insanlarla yollarınız kesişiyor; buna sıklıkla tanık oldum.
Artık hazırlıklar tamam… Planım, uzunca bir yolu sırt çantalı yürümek… Yarın yola çıkıyorum. Ufak tefek eksikler, yiyecekler, ilaçlar… A bu arada beslenme demişken… Diyetisyenim Ezgi Bayram ile de görüştük tabii… Malum genelde pek sağlıklı alternatifler tüketilmiyor bu tür yürüyüşlerde… imkansızlıklar nedeniyle hazır gıda tüketimim olabileceğinden, bunların ‘olabildiğince’ sağlıklı versiyonlarını nasıl yakalarız, bana göre abur cubur, O’na göre ara öğün! alternatifleri, enerji ve kas için olmazsa olmazlar, almam gereken besin takviyeleri gibi gibi… Bu da ayrı bir konu, onu da dönünce konuşuruz. Birlikte listeyi oluşturduk ama neler olabildi, neler olamadı arkası yarın…
Planlı ama bir o kadar da plansız olan keşifleri seviyorum. Planımın tamamını yapabilecek miyim, sevecek miyim, keyif ya da yıpranacağım anları hiç bilmiyorum. Ama her ne olacaksa olsun sınırlarımı görebileceğim için heyecanlıyım. İki gün sonra of olmadı diye dönersem eğer bu da başarısızlığım olmayacak. Cebimde tecrübe olarak kalacak ve o tecrübelerim beni “ben” yapmaya götürüyor. Macerada kalın; doğadaki günleri de anlatacağım…
Ekipman: Çadır, uyku tulumu, mat, kafa feneri ve yedek pil, sırt çantası ve çanta yağmurluğu, yastık, 2 baton
Giyim: 3 tshirt, 1 pantolon, 2 tayt, 2 ince polar, içlik, 4 çorap, 4 iç çamaşırı, tozluk, kaz tüyü kısa mont, yağmurluk, yürüyüş botu, buf (kalın ve ince)
Kişisel bakım: Şampuan, sabun, diş fırçası ve macun, tuvalet kağıdı, ıslak mendil, makas, mikrofiber havlu, koli bandı, makas
Elektronik: Cep telefonu, powerbank, kulaklık, akıllı saat, şarj aletleri, üçlü priz
Sağlık: Kas kremi, ağrı kesici, mide ve bağırsak ilaçları, rutin ilaçlar, takviyeler
Yiyecekler: 4 günlük yemek, sağlıklı atıştırmalıklar, kuruyemiş, poşet çay, 1,5 lt termos, bardak, çatal kaşık bıçak, kap
Bu yazı ilginizi çektiyse bunlara da göz atabilirsiniz;
“TransMysia’da kalan günler…Gözlemlerim…“
“Yazın serin sporu; Sansarak Kanyonu’nda trekking“
“Kamp Ateşi’ni Yedigöller’de yaktık”



