Ross noterde annesinin vasiyetini resmileştirdi: Vera öldükten sonra yakılmak istiyordu. Ve vasiyeti devam ediyordu. Külleri iki yüz kırk bir küçük poşete bölüştürülecek, bu poşetler ABD’nin elli eyaletindeki posta müdürlüklerine iletilecek, oradan da dünyanın yüz doksan bir ülkeye gönderilecekti – böylece bedeninin en azından birer kısmı hep hayalini kurduğu yerlere seyahat edecekti.
Vera’nın ölümünden sonra, Ross annesinin son arzusunu yerine getirmiş ve her pakete eklediği kısa mektupta, poşetteki küllerin annesine yaraşır bir noktaya saçılmasını rica etmişti.
Ve ne mi olmuş? Vera Anderson’un küllerini teslim alan insanlar Ross’un arzusunu kırmamışlar. Dünyanın dört bir yanında sessiz bir dayanışma ağı kurulmuş, Vera’yı tanımasalar da arzusuna sempati duyan insanlar Vera’nın küllerini gittiği yere göre değişen, birbirinden farklı törenlerle uğurlamışlar.
Böylece Vera’nın külleri, Aymara yerlilerinin kadim geleneklerinden hareketle Bolivya’daki Titicaca Gölü’ne; Stockholm’deki kraliyet sarayının karşısına; Tayland’daki Chao Phraya Nehri’ne; Japonya’daki bir Şinto tapınağına; Antarktika’nın buzullarına; Sahra Çölü’nün kumlarına saçılmıştı. Güney Amerika’daki bir yetimhanede görevli rahibeler bir hafta boyunca dua ettikten sonra külleri bahçeye saçmışlar, ardından da Vera Anderson’ın oranın bir nevi koruyucu meleği ilan edilmesine karar vermişler.
Ross Anderson’a beş kıtadan, annesinin son arzusunu yerine getiren her ırk ve kültürden adam ve kadından fotoğraflar gönderilmiş.
Gezmeyi, keşfetmeyi, kültürel farklılıkları yerinde gözlemlemeyi seven biri olarak “daha güzel ölüm mümkün mü?” sorusunun yanıtı gibi hissettirdi benim kalbime… Birbirimi yok saydığımız, kollektif yaslarımızı hiç gördüğümüz günümüzün ayrışmış dünyasında Vera’nın hikayesi bir ümit ışığı gibi…
Onun varlığına saygı, sevgi ve cömertlik gösteren bu güzel niyetli dünya insanlarının varlığını hissetmekse çok iyi geldi bana…
Bir dua da Türkiye’den, benden sana gelsin Vera Anderson… Belki bunu okuyan kişiler de bir an için ellerini kalplerine götürüp senin adını fısıldayacaklar o bilinmez aleme…



