İşte çılgın bir yol hikayesi… Route 66!

begin signeditGitti gidiyoruz derken macera dolu Route 66 serüvenini yaşadık, geldik… Nereden başlasam, nasıl anlatsam dediğim yaşanası bir yolculuktu geçen…

“Route 66 nedir?” sorusuyla epey karşılaştık gitmeden evvel, hikayemizi anlatmadan önce biraz bahsedeyim…

2.451 mil (3.945 km) uzunluğundaki Route 66, 1926 ve 1985 yılları arasında ABD karayolu ağı içerisinde yer alan tarihi bir otoyol… Chicago’dan Los Angeles’a kadar uzanıyor. Hani eski Amerikan filmlerini hayal edin… Çöllerden geçerler, benzinci otellerinde kalırlar, yolda çeşit çeşit insanlarla karşılaşırlar ya… İşte ben de tam o yoldan bahsediyorum…

Bu meşakkatli yolu, on üç günde tamamını katettik –hazır gelmişken de artı on günü de büyük şehirlere ayırdık tabii-. Ülkeyi, hatta kıtayı demek daha doğru olur sanırım, doğudan batıya geçtiğimiz bu yola start noktası olan Chicago Illinois’dan başladık. Vee Los Angeles California’da sonlandırdığımız yol boyunca Missouri, Kansas, Oklahoma, Teksas, New Mexico ve Arizona olmak üzere toplamda 8 eyalet geçtik, 3 saat dilimi atladık!

Yol harita

Ucunu göremediğimiz yollarda geçen günler… Bitiş noktasına vardığımızda arabanın kadranı, yolların kullanılamaz olmasından dolayı geri dönüşlerimizi ve keşfetmek için girdiğimiz alternatif rotaları da içine alarak 2.808 mili gösteriyordu. Bu da 4.519 km anlamına geliyor! Küçük bir karşılaştırma yaparsak; Türkiye’yi batıdan doğuya yaklaşık 3 kere, kuzeyden güneye 7 kere gitmişiz! Eee durum böyle olunca sayısız yol hikayesi biriktirdik… 2.000’in üzerinde kasabadan geçtik, evsizlerle tehlikeler yaşadık, muazzam manzaraları içimize çektik, ilginç yol otellerinde kaldık ve inanılmaz eğlendik… O kadar çok yazılacak şey var ki…

Öncelikle başlangıç noktamız Chicago’ydu… Chicago’yu ve gezdiğimiz diğer büyük şehirleri anlatırım sonra ama bugünün konusu Amerika’nın pek de bilinmeyen yerleri… Tabiri caizse Amerika’nın köyleri… Ve kendini filmler hariç, pek de göstermediği yüzü…

Route 66… Bazen dakikalarca yanımızdan araba dahi geçmeden kat ettiğimiz binlerce mil… Bazen asfalt, şanslıysak beton, bazı günler çakıl taşlarının kendini yol sandığı… Gün doğumunu sırtımıza alıp güne başladığımız, gün batımında huzuru yaşadığımız… Farklı dinler, farklı ırklar, farklı dilleri birleştirdiğimiz 8 farklı eyalet… Binlerce yaşayan, onlarca terk edilmiş kasaba… Çölüyle, ormanıyla, uçsuz bozkırıyla, dağıyla, krateriyle inanılmaz doğa… Zihnimizde ve yüreğimizde kalansa sayısız anı… “İyi ki” dedirten onca neden… İyi ki…

Birçoğumuz biliriz bu tarihi yolun sembolü olan tabelaları… Yol boyunca bazen yol kenarında, bazen asfalt üzerinde yüzlercesine rastladığımız… Cars filminden hatırladığımız sayısız eski araba, Route 66’nın herkes tarafından hatırda kalan benzin istasyonları ve pompaları, yol pubları… Ve sayısını karıştırdığım onca ikonik mekan…

TABELA

Hiçbir planlama yapmadan yola çıktık. Benim gibi yapılacaklar listesiyle yaşayan biri için ciddi bir kendini törpüleme tecrübesiydi yaşadığım… Tek planlı olan şey sabah çıkış saatimizin 06.30’u geçmeyecek olmasıydı… Sonuç olarak; günde ortalama 220 mil yol yaptık ve bitap bir şekilde kendimize yatacak bir yer arayışına girdik…

Ve yol otelleri… Chicago’ya indiğimiz gün kaldığımız otel haricinde hiçbir rezervasyon yapmadan yollara düştük.MOTEL Nerede kontağı kapatmak istersek orada bulduğumuz en uygun yere de yerleştik. Otel diyemiyorum çünkü, kaldığımız yerler çoğunlukla yol kenarında hani “U” şeklinde bir ya da iki katlı, ortasında otoparkı olup arabanızı odanızın önüne çektiğiniz hemen yanında benzinci olan ışıklı tabelalı, küçük bir resepsiyonu olan (sabah erken saatlerde anahtarı teslim edecek bile adam olmadığından masanın üzerindeki kutuya attığınız) ve barkodaki zille görevliyi kendi odasından çağırdığınız yol motelleri… Kaldığımız bu yerler ayrı bir macera… Kimisinde kırılırcasına güldüğümüz insanlarla karşılaştığımız, kimisinde kamyoncularla yanyana odalarda kaldığımız, kimisinin güvencesiz ortamına rağmen yorgunluktan kapı açık uyuyakaldığımız, kimisinde kurşun geçirmez camlarla karşılaştığımız moteller… Merak ettiğiniz değil mi? Anlatacağım hepsini…

Ve Amerikan yemekleri… Dev porsiyonlar… Meksika mutfağının dayanılmaz acısı… Sevimli yol cafelerinde filtre kahveyle yapılan ayaküstü muhabbetler…

CAFE

Muhteşem bir doğaymış bizi bekleyen… Yollar… Geçilen binlerce mil olunca yeşilden çöllere dönen… UcuCar görünmeyen bozkırları aşıp, rüzgardan yürümekte zorladığımız dağlara tırmanışa geçen… Dünyanın en iyi korunan meteor kraterinden, Grand Canyon’un uçsuz bucaksız vadilerine giden… Ormanda yürüyüş yapıp, kimsenin geçmediği çöllerde arabadan inip dans ettiğimiz… Farklı sürüngenlere merhaba deyip, yuvalarının kapısını çalıp yılan kovaladığımız… Huzur, heyecan ve keyifle dolu…

Sayısız portreydi anılarda kalan… Kızılderililerin totemlerinden, dev cüsseli siyahilerin mahallerine dalışımıza; evsizlerin yanımızda ot içmelerinden, Amerikan polisinin sorgusuna; gay çiftin çocuklarıyla eğlenmesinden kovboy şapkalı yerellerle girdiğimiz diyaloglara… Sadece eyaletleri değil; dil, din, ırkları birleştiren Route 66…

Benzinci

Ve onlarca terk edilmiş yer… Bakir benzinlikler, cafeler, içinde piyanosuyla bırakılmış lobiler, camları patlayıp içi yağmalanmış moteller, tüyler ürperten hapishanesi, film karesini aratmayan kovboy kasabaları…

otmann

Gitmeden önce kaygılıydık elbet… Bir arabada geçecek onca gün… “Monoton olur mu?”, “Sıkılır mıyız?”, “Sessizlik anları olur mu?”, “Yorucu olur mu?” Binlerce kez evet… Binlerce kez hayır… Asla tekdüze olmayan, deli gibi yorulup her sabah bir önceki günden daha heyecanlı uyandığımız, yolda birşeyi kaçırmamak için uykudan olabildiğince kaçtığımız… Sessizlik anı mı? Hayır, bir satır bile kitap okumayıp bır bır konuştuğumuz, en büyük sessizliğin arabada avaz avaz şarkı söylemek olduğu bir yolculuktu bizimkisi… Yok mu demotive anlar? Olmaz mı… Ama şanslıydık ki; ben pes ettiğimde Cenk, o pes ettiğinde benim kumandayı ele aldığım, o anın bile tadını doyasıya çıkartmanın aslında çok kolay olduğunu gösterdik birbirimize…

kartvizit

Route 66 yolunun önemli noktalarına bizden birşey bıraktık hep… Çoğu hediyelik eşya satan mağazada ya da cafelerde gelen ziyaretçiler için defter yapmışlar. Onlarcasına girdik çıktık hiçbirinde son 10 yıl geride gittiğini bildiğim birkaç isim olmasına karşılık biz Türk ismine hiç rastlamadık… Kaldı ki oraya yazanların kaçı bu yolun tamamını yaptılar ve kaçı bu tarihi yolun en eski rotasını takip etti ayrı bir soru işareti? Bu bir taraftan bizi üzdü, diğer açıdan da mutluluk vericiydi tabii… Ama belki siz gittiğinizde, artık tanıdığınız birisi oradan geçmiş olacak… Ve bazı yerlerde bizden bazı izlerle de karşılaşabilirsiniz… Mesela Arizona’daki Bagdad Cafe’de… Amarillo’da ikinci el eşyalar satan o büyük dükkanda…

Marmili adamRoute 66 bu yıl 90. yılını kutluyor… Ve biz bu özel yılda tozuyla toprağıyla, ayazıyla güneşiyle an be an 1926’daki rotaya yol elverdiğince sadık kalarak tümünü tamamladık. Her eyaletten kullanılmış plakalar topladık. Topladık ki yol hikayemiz yaşanmışlıklarla birleşsin… Ve şimdi evimizin nefesine bu plakaların eski kokusu karıştı…

Ne kadar çok anlatılacak şey var… Bir yazıda hepsini sıralamaksa imkansız! Gün gün neler yaptığımızı, nereleri gördüğümüzü anlatacağım ve yazdıkça bu yazıya bağlayacağım hepsini… On üç gün sürecek mini bir günlük hayal edin… Her günün ruhunu belki o zaman siz de içinizde hissedersiniz…

Bence heyecanlanın! Hikayemiz daha yeni başlıyor…

“Amerika vizesi” ile ilgili aklımda bir sürü soru var diyorsanız “Amerika vizesini merak edenlere”

“Amerika’da nasıl araç kiralayabilirim?” diyorsanız “Yurt dışında araç kiralayanlardan mısınız?”

Ölmeden önce yapılacaklar listenizden bir madde daha silmek isterseniz, “15.000 feet yükseklikten gökyüzü dalışı… Skydive Las Vegas!”

Gün 1- Route 66’da geçecek ilk günün heyecanı

Gün 2- Route 66 bizi kalbi güzel insanlara doğru sürüklüyor…

“Gün 3- Route 66’nın her köşesinde ayrı bir ayrıntı gizli…”

“Gün 4-Route 66 serüveninde bir günde üç eyalet”

“Gün 5 -Route66’da baktığın her nokta farklı bir renk!…”

“Gün 6-Route 66 ruhunu yaşamaya ne dersiniz?”

“Gün 7 -Route 66’da New Mexico’dayız… Ve mutlaka Santa Fe!”

“Gün 8 -Route 66’da Albuquerque’de Romantizm…”

“Gün 9 -Route 66’da Vahşi Batı’ya Hoş Geldiniz!”

“Gün 10 -Route 66’da Doğa ile içiçe bir gün: Grand Canyon!”

“Gün 11 -Route 66 Çöllerinde Sessizliğin Çığlığı”

“Gün 12 -Route 66 yolunda Türk bayrağımız Bagdad Cafe’de”

“Gün 13 -Hoşçakal Route 66!”

başlıklı yazılarımı da okumanızı öneririm.

Yol boyunca çektiğimiz videoları Busece Kareler YouTube kanalından izleyebilir, dilerseniz takip listenize ekleyebilirsiniz.

Facebooktwittergoogle_pluslinkedin

Benzer yazılar

“İşte çılgın bir yol hikayesi… Route 66!” İçin 8 Yorum Var

  1. Tugba Aktug

    Keyif alarak okudum. Güzel anlatımınız için teşekkür ediyorum.

    1. buse

      Ne mutlu bana 🙂 çok teşekkürler Tuğba Hanım… keyifle kalın 🙂

  2. Kadir

    Merhaba öncelikle çok teşekkürler bilgileriniz için ilgiyle okudum yazınızı. Biz de route 66 ya flagstaff dan başladık Los Angeles doğru gidiyoruz. Acaba ünlü yol landmarkerlarını nerede bulabiliriz?

    1. buse

      Merhabalar, ne mutlu size 🙂 Benim Route 66 yazılarının tamamını okudunuz mu bilmiyorum ama Gün 11 ve sonrası sizin bölümünüz, bakmadıysanız onlara da bir göz gezdirebilirsiniz. Bununla birlikte http://route66map.publishpath.com/google-map adresinden detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Bagdad Cafe’ye geldiğinizde Türk bayrağını biz astırmıştık. Eğer onunla bir fotoğraf gönderirseniz çok memnun olurum. Keyifli sürüşler!

      1. Kadir

        Çok teşekkürler amboy’a gittik orada bulduk bolca landmarker. Sizin bıraktığınız bayrağımızı görmeyi çok istedik ama gidemedik kusura bakmayın:( artık dönüş vakti biraz geç tanıştım yazılarınızla.

        1. buse

          Ne demek… İstediklerinizi bulmanıza sevindim, umarım keyifli vakit geçirmişsinizdir. Sevgiler 🙂

  3. Mehmet Onur Türkdoğru

    Nefis olmuş her gün bir gün yazınızı merakla okuyorum 🙂

    1. buse

      Onur Bey merhabalar, ne mutlu bana okurken keyif alıyorsanız! Umarım sizin de Route 66’yı en kısa zamanda tamamlama şansınız olur… Keyifle kalın 🙂

Yorum Yapın

*