Fethiye’ye bir gün yolunuz düşerse rotanızı gizli kalmış yerlere de çevirmelisiniz… Bunlardan biri de Saklıkent… Saklıkent mi denmeli Saklıcennet mi bilmiyorum ama gittiğinizde etkileneceğinizin garantisini verebilirim.
Zorlu bir parkur sizi beklediğinden turnikelerden geçmeden evvel deniz ayakkabılarından ya kiralayın ya da birer tane edinin… Yanınıza telefon, fotoğraf makinesi, cüzdan vs almayın ki rahat hareket edebilin. Üzerinizdekilerin ıslanabileceğini göz önüne alın. Kaskınızı takın ve kanyonun yamacına kurulmuş olan köprüden yürümeye başlayın.
Köprüden ulaştığınız alan suyun kaynadığı yer… Anlayacağınız üzere su buz… Bu çivi gibi suya direnip, altınızda sizi düşürmeye çalışan taşlardan kayıp düşmeden yanınızda gerili halata tutuna tutuna atlatabilirseniz -ve bunu bir çocukla beraber yapıyorsanız tedirginliğin biri bin para- kanyonun içinden yürüyüş sizi bekliyor olacak…
İki yanınızda sarp yamaç, ortasından akan su içinde yaklaşık 15 km lik parkurun bakalım ne kadarını tamamlayabileceksiniz? Riski bir yer olduğunu söylemeliyim bu arada. Ara ara suyun debisi yüzünden yaralanmalar olabileceği gibi ölümle sonuçlanan toprak kaymaları da gerçekleşmiş zamanında. Kask boşuna değil yani… Su belli yerlerde yükseliyor, dibi görülmediğinden bastığınız yeri bilemiyorsunuz ve biraz tedirgin bir yürüyüş oluyor bu. Fotoğraf makinenizi bir cesaret yanınıza aldıysanız ve hala çalışıyorsa, tabir-i caizse “tam fotoğraflık bir yer” burası… Mesafe uzun olduğundan gidiş-dönüş sürenizi hesaplayıp ona göre zamanı planlamanız nacizane önerim…
Dönüşte siz suyun kenarında kahvenizi yudumlayıp anın tadını çıkarırken, çocuğunuzun pamuk şekerle kaplı yüzündeki gülümsemeyi izlemek de cabası…
Sulu bir adrenalin, doğal güzellikler ve unutulmaz anılar için insan hayatında en az bir kere bu deneyimi yaşamalı… Benim üçüncü ya sizin?