Maceralı yataklı otobüs yolculuğumuz sonrası, günlerden çöl… Sabah şehir tümmm sıcaklığı ile merhaba diyor. Öğleden sonra safari araçları bizi alana kadar dinleneceğimiz otele geldik. Çok güzel bir çatı terası var Shanti Hotel‘in… Bu çatıya bakan odayı da bize tahsis ettiler sağ olsunlar… Bu sayede gidene kadar klimalı odada dinlenme ve duş imkanı da yakalamış olduk… Terasta güzel bir kahvaltı yaptık sabah ama oturup iki muhabbet ne mümkün… Bırak sohbeti gözünü açman mümkün değil sıcaktan… 45 dereceleri geçti burada hava nefes almak bile güçleşti artık…
Neredeyse her şehirde gördüğümüz kalelerden burada da var ama hava şartlarını göz önüne aldığımızda oraya tırmanmanın hiç de akıl karı olmadığına karar verdik Esma’yla… İyi ki de gitmemişiz… Otele biri kafası kan revan içinde geldi, sıcaktan bayılmış yolun ortasında…
Biraz dinlenip kendimizi bulduktan sonra safari aracı bizi almaya geldi. Binince moda girmeye başlladım bile 🙂 Çöle giden yolda ara ara göller ve yerleşim yerleri gözüme çarpıyor. Eski dönemlerde yine bir yerleşime ev sahipliği yapmış Khaba Fort‘ta mola verdik… Kalenin içinde pek bir şey olmasa da atmosferi, kalenin altındaki terk edilmiş Khabia köyü’nü görmek güzeldi… Halk, diğer yerleşimlerle belli aralıklar açarak büyütüyorlarmış alanlarını, hayvancılık ve tarım yapıyorlarmış içinde zamanında… Dingin bir gölette durduk sonra… Çölün ortasında vaha gibi gerçekten… Azıcık su bile ferahlık katıyor ortama… İpek Yolu zamanında geçiş yoluymuş burası…. Ticaretin develer yerine, gemilerle daha kolay olduğunu görünce şehre geçmiş halk… Çölün derinliklerine doğru ilerlerken öğreniyoruz ki bu çölün sonu da Pakistan’mış…
Üstü yarı açık aracımızla keyifle ilerlerken bir açıklıkta durduk… Meğer develer bu noktada bizi bekliyorlarmış… Kamp alanına gideceğimiz yolculuğun devamı devenin üzerinde geçecek… Saate tam bakmadım ama sanırım 1-1,5 saat kadar devenin üzerindeydim. İlk defa yaşadığım bir deneyimdi. Bu kadar yukarıdan bakacağımı hiç düşünmemiştim hayata… Develer burada tek hörgüçlü… Çölün sessizliğini bozan tek şey devenin ayaklarının kum taneciklerine sürtünmesinden çıkan sesti… Benim için özel anlardan biriydi yaşadığım… Dinginlikle “an”da kaldığım dediğim…
Bununla da kalmadı… Kamp alanı diye durduğumuz yerde kalacağımız otağı ararken gözlerim… bunun yerine gözlerim yanyana dizilmiş metal sedirleri görmez mi? Sonuç, otağ yokmuş. Çölde açık havada uyuyacakmışız bu gece…. Evet evet, şaka yapmıyorum… 🙂
Gün batımını seyretmek için yakındaki tepeciğe tırmandık hemen… Bedeviler bize izlerken atıştırmamız için cips yaptılar… Değişik birşey… Renk renk, köpük gibi… Görüntüsü kadar tadı güzel değil ama olsun uğraştılar o kadar çölün ortasında… Develer de dinlenirken meğer bizimle beraber taşıdıkları arasında kendi yemekleri de varmış… Biz cipsleri onlar kendi yemeklerini yerken harika bir gün batımı da bizim gelişimize yakışır bir şekilde battı karşımızda… Renklerin alacası ettiğimiz dualarla birleşti, bulunduğumuz ortam gerçekten akıllara kazınır cinstendi…
Derkenn… Develerden biri tıngır mıngır uzaklaşmaya başladı. Baktık bedevilere farkında değiller… Acaba hayvancağız için bu bir kurtuluş mu diye düşünürken hiç sesimizi çıkarmadık duruma… Madem “Bazen izleyicisi olmak lazım hayatın” o zaman, bu zaman olsun izleyelim sadece durumu dedim içimden… 15-20 dk sonra bedevilerden biri fark etti… O sırada deve gözden kaybolmuştu bile… Acaba bulur mu, bulamaz mı artık derken yaklaşık 1 saat sonra elinde devenin ipi, bulmuş getirmiş koca çölden…
Odun ateşinde Thali yaptılar bize akşam… Harika bir yemekti, çölün karanlığında her ne kadar ne yediğimizi pek göremesek de ağzımda dolanan lezzet güzeldi 🙂
Gelelim uykuya… Gece siz yumuşak yataklarınıza gömülmüşken, ben bedevi battaniyeme sarılıp tepemde önce yıldızların sonra ayın tam karşımdan doğuşunu izliyordum doğaya tanık olmanın mucizesiyle… Yemek yerken önümüzü göremezken şimdi gözüm alışıyor ve herşey bir başka görünüyor gözüme… “An”ı uzatabilmek için elimden geleni yaparken uykuma teslim oluyorum…
Ama gece uzun… Çöl fırtınasıyla açıyorum gözümü… Saç diplerime kadar kum içindeyim… Harika, ılık ama şiddetli bir rüzgar var etrafımda dönen… Battaniyem kalın ama nemli… olsun… tadını çıkartmak lazım… Kaç kere çölde dışarıda yatar ki insan hayatında?
Sabahın oldukça erken saatinde güzel bir kuş sesine açtım gözlerimi… Çıplak ayak yumuşacık çöl kumlarında gezinirken devasa bok böcekleri etrafımızda geziniyor… Onların doğası elbet dolaşacaklar, biz misafiriz burada…
Yumurta, muz, ekmek ve bisküviden oluşan menümüzle yaptığımız kahvaltıdan sonra, isterseniz develerle isterseniz safari araçlarıyla geldiğimiz noktaya bırakabileceklerini söyledi Bedeviler… Develer öyle çabuk yorulmazmış ama… Dedik araçla dönelim biz yine de…
10.00 treni için bir başka gardayız… Bikaner’e doğru yolculuk bizi bekler… Bu gece bir sarayda kalacağız 🙂
Konaklama: Thar Desert – Rajasthan
Yürüme:7,4




Çok heyecanlı tatil ve onları böyle kaleme almak hımmm çok teşekkürler paylaşımınız için efem
Okurken sizi heyecanlandırabilmek beni mutlu etti. Keyifle kalın 🙂
Bir solukta okudum.. Uzaklara gittik biran.. Teşekkürler..
Sevindim… Keyifle kalın 🙂