06.28 itibariyle odamızdan ayrılmıştık bile! Hala Ilinois’dayız ve günün ilk durağı Atlanta… Sabahın oldukça erken saatinde oradayız diye mi bilmem kasabanın sokaklarında gezinen nadir insanlardanız… Burası elinde sosis taşıyan heykeli olan Bunyon’s Statue ile meşhur… Hemen yanındaki duvara o gün görevliler Route 66 yolu ile ilgili yeni bir tabela takıyorlar. Kısa zaman içinde bu görselin ilgili kaynaklarda yerini bulacağı kesin… İşin güzel tarafı bu tabelayı artık ait olduğu duvarda ilk fotoğraflayan kişiler biziz! Hemen yanında birkaç hediyelik eşyacı var ve birinin kapısında birkaç dilde “Hoş Geldiniz” yazıyor ama Türkçe yok… Biz de kapıya not bıraktık ve dilerlerse Türkçe’sini nasıl yazabileceklerini belirttik, belki siz gittiğinizde artık bizim dilimizde de olur… Sokak aralarında kasabanın kütüphanesi ve saat kulesi de yer alıyor. Bu arada Amerika’da hangi kasaba ya da şehre girseniz bir kütüphane sizi karşılıyor, pek bizim gibi değil anlayacağınız…
Yol boyunca en ilgimi çeken şeylerden biri de su depolarıydı. Dev ayaklar üzerine kurulu, kasabaların ya da şehirlerin isimlerinin yer aldığı bu depoların onlarcasını fotoğrafladık yol boyunca. Williams‘taki ise fotoğrafta görebileceğiniz gibi pek bir mutluydu…
Bugün pek bir hızlı başladık ikonik yerler görmeye… Bir başka durak da Williamsville‘deki benzin istasyonu The Old Station Route 66. Her köşesi beni fotoğrafla diyor. Eski arabalar, tabelalar, tamir alanları… Çok güzel bir yerdeyiz! Tam karşısındaki kısa otlarla kaplı küçük alanda rüzgarı da arkadaş yapıp kendime Karahindiba (uçuşan çiçek) ile oyun yaptım. Bir sürü üfledim, bir sürü dilek diledim… Türkiye’den gelmiş, daha 4.500 km yol var, yaptığına bak 🙂 Eğer merak ederseniz nasıl bir yeri diye canlısını YouTube’daki videodan izleyebilirsiniz.
Videoda gördüğünüz sokağın hemen başında yine yolun bir parçası olan Williamsville Depot var. Minik bir gar ve yeşil vagonlarıyla o günü bugüne ne güzel taşımışlar…
Çok keyifli yollardan geçiyoruz bugün. Bir kasabadan çıkıp diğerine giriyoruz. Bazı evler var ki insanın içi gidiyor. Kimisi çok daha mütevazi… Biz gönlümüz nerede dur derse orada kenara çekiyoruz arabayı. Sadece Route 66’nın görülesi denen yerlerinde değil… Bazen bir kasabada kuş seslerini dinliyoruz, kimisinde yoldan geçen sincap için, bazen de bir köprünün altından akan nehrin rengi için…
Yeni uğrak yerimiz Auburn’daki Becky’s Barn… Burada hem yeni hem de eski ürünler satılıyor. Sahibesi Becky vefat etmiş, şimdi eşi Rick Hargett burayı ayakta tutmaya çalışıyor. Cenk’le Rick, verandada sohbeti koyulaştırırken ben de içeridekileri tek tek inceliyorum. Cennet gibi… Geçtiğimiz her eyaletten bir plaka almak istiyoruz eski ve kullanılmış… Ve koleksiyonun ilk parçasını da buradan satın alıyoruz. Biz arabamıza binerken Rick de çimleri biçmek üzere günlük işlerine geri dönüyor.
Auburn’ün bir özelliği de taş kaplı olan tek yolu olan Old Brick Road burada yer alıyor. E bize de durup fotoğraflamak düşüyor.
Sabah 11.30 itibariyle navigasyonumuz yine gitti. Google Map ve Jerry McClanahan ile ortak ilerliyoruz. Yeri gelmişken söyleyeyim … Jerry McClanahan, Route 66’nın piri… Şu anki kitabı 4. baskısında ve internette de haritalarını sürekli güncelliyor. Route 66 ile ilgili sağlam bir kaynak arıyorsanız bu kitap bizim gibi size de bir başucu kitabı olacak…
Ve ilk “Road End” yazısı ile de bugün karşılaşıyoruz. Eğer siz de şu an aktif kullanılan otoban yerine, Route 66’nın en eski güzergahını kullanacağınız diye tutturursanız, güzel güzel yolunuzda giderken bir anda böyle bir tabela ile birlikte alternatif yol arayışına girme gerçeğini de göz ardı etmemelisiniz.
Yoldan biraz saptığınızda Turkey ile karşılaşıyorsunuz. Her ne kadar ülkemizin adı diye koşa koşa gitsek de yolun kenarında görsel bir hindi ve ayak izi ile karşılaşmak trajedi komik tabii…
Saat 15.05 itibariyle ikinci eyaletimiz olan Missourideyiz… Bir heyecan bir heyecan bizde görmeyin… Eyalet geçişi ile birlikte herşey mi değişir? Şık prefabrik evler yerini daha çok taş döşeli evlere bıraktı. Araba kullananlar kuralcılığı bırakıp, takip ve sıkıştırmalarla farklılaşırken, insan tenleri beyazdan siyaha döndü.
Hava kararmasına yakın Saint Louis‘deyiz… Geçerken meşhur Gateway Arch‘ı görüyoruz. Buranın içinin ne kadar klostrofobik olduğunu her yerde okuduğumuzdan hiç düşünmeden, yanından hızlıca geçiyoruz. Kaybolup siyahi mahallesine girmemizin ardına bir şekilde çıkışı buluyoruz. Gitmeden evvel okuduğumuz kaynaklar St.Louis’te bu mahallelere girmeyin diyordu. Herhangi bir sıkıntı yaşadığımızı söyleyemeyeceğim ama çok da misafirperver bakışları olmadığı da bir gerçek… Öyle yerlere girdik çıktık ki, GPS’in olmaması, google map ile yön bulmaktaki güçlük bu sefer Cenk’i isyan boyutuna getirdi… Neyse bugünün superman i ben olmalıydım sanırım. Sakinleştirici birkaç cümle, yön tayini ile herşey yola giriyor ve artık bir otel bulma zamanı…
Sonradan konuşabildiğim için bunu söylemek güzel… Günün yorgunluğunu ve biraz da tekin olmadığını hissettiğimiz bir şehirde olduğumuzu göze alarak daha iyicene bir konaklama yeri seçiyoruz ve gecemizi Hotel Avyan‘da geçiriyoruz. Gerçekten aslında da değiyor. Sıcak duş ve bu kadar büyük bir yatakta hiç yatmamıştım…
Unutmadan hani Becky’s Barn’a girdiğimizden bahsetmiştim ya… Akşam odaya geldiğimizde bir de bakıyoruz ki Facebook’taki sayfasında Rick bizden bahsetmiş… Gitmeden bunun sadece bir yol hikayesi olmayacağını hep söylüyordum. Bu yol bize kalbi güzel insanlara doğru sürüklüyor…
Yola Çıkış saatimiz: 06.28
Kontak Kapatış: 20.30
Başlangıç-Bitiş: 151,5 – 398,8 mil
Gece Konaklama: Missouri – St. Louis – Hotel Avyan
“Amerika vizesi” ile ilgili aklımda bir sürü soru var” diyorsanız “Amerika vizesini merak edenlere”
“Amerika’da nasıl araç kiralayabilirim?” diyorsanız “Yurt dışında araç kiralayanlardan mısınız?”
Ölmeden önce yapılacaklar listenizden bir madde daha silmek isterseniz, “15.000 feet yükseklikten gökyüzü dalışı… Skydive Las Vegas!”
“İşte çılgın bir yol hikayesi… Route 66″
“Gün 1- Route 66’da Geçecek ilk günün heyecanı”
“Gün 3- Route 66’nın her köşesinde ayrı bir ayrıntı gizli…”
“Gün 4-Route 66 serüveninde bir günde üç eyalet”
“Gün 5 -Route66’da baktığın her nokta farklı bir renk!…”
“Gün 6-Route 66 ruhunu yaşamaya ne dersiniz?”
“Gün 7 -Route 66’da New Mexico’dayız… Ve mutlaka Santa Fe!”
“Gün 8 -Route 66’da Albuquerque’de Romantizm…”
“Gün 9 -Route 66’da Vahşi Batı’ya Hoş Geldiniz!”
“Gün 10 -Route 66’da Doğa ile içiçe bir gün: Grand Canyon!”
“Gün 11 -Route 66 Çöllerinde Sessizliğin Çığlığı”
“Gün 12 -Route 66 yolunda Türk bayrağımız Bagdad Cafe’de”
başlıklı yazılarımı da okumanızı öneririm.
Yol boyunca çektiğimiz videoları Busece Kareler YouTube kanalından izleyebilir, dilerseniz takip listenize ekleyebilirsiniz.