Peru’dan Amazon’a iki giriş noktasından biz Iquitos’u tercih ettik. Buraya karadan ulaşım olmadığından uçakla gitmek için tekrar havalimanındayız. Ömrü hayatımda bir ay içinde bu kadar üst üste uçuş yapmadım walla. Bir de Lima’daki havalimanını üç haftada beş kere kullanmış olacağım; iç hatlar, dış hatlar hepsine hakimim şu sıralar 🙂
Iquitos için havalimanında bagaj tesliminde farklı bir prosedür uyguluyorlar. Biraz bizim İstanbul Havalimanı gibi. İşlemleri bireysel olarak halletmeniz isteniyor. Bagajı tartıya koyduktan sonra bilet barkodunu okutma aşamasında tepede yeşil bir ışık yanıyor. O ışık yanmaya devam ederken barkodu okutmalı, sistem durumu algılarken çantayı tartıdan kaldırmamak gerekiyor. İşlemin bittiğini o ışık beyaza dönünce anlıyorsunuz ve o zaman bagajınızı kaldırıp gelen görevliye teslim ediyorsunuz. Öyle kayan bant falan yok, adam baya baya alıp bavulları taşıyor eliyle… Bu arada özellikle başta uyarıldık ki, eğer ışık yeşilken bagajımızı kaldırırsak sistem koordine olamıyor ve artık bavulunuz hangi şehirden çıkar duaya kalmış-mış… Bu arada uzun uzun yazdım ama bize bu prosedür böyle kırmızı bayraklarla, sanki dünyanın en önemli şeyi gibi anlatıldı aman dikkat diye, aslında o kadar da büyük bir olay değil. Görevliler biraz suratsız ama isteyenlere tüm sevimsizlikleriyle yardımcı da oluyorlar. İç uçuşlarda en az iki hatta üç saat öncesinden olmanızın istenmesi de baya bir zaman kaybı ama yapacak bir şey yok… Keyifli bir amaç için burdayız, bir gün önceden gelip havalimanında yatacaksınız deseler bana ok 🙂 Eee bir de bugün ayın 13’ü… Uçuşumuz 13.30. Ve bizim için özel ayın 13’leri… En azından gülümseme vesilesi…
Ve nazar değirdim, kalkışa 1.5 saat gecikme bildirdiler. Ama gecikmeyi takiben koca bir poşet içinde yemek de önümüze geldi. Kalkış saati yaklaştığında Cenk sinsi bir gülümseme ile “benim koltuk 3C, öndeyim” dedi. Baktım ki benimki 1A 🙂 İlk defa o perdenin önündeyiz. Neden First Class, neden ayrı oturuyoruz? hiç bilmiyorum. Bu uçuşun biletlerini tur firması satın almıştı. Biz turdan bir çiftle beraber first class’tayız, grubun kalanı ekonomik taraftalar. Ne güzel bir sürpriz oldu bize. Ben de ne zamandır denemeyi istediğim İnka Kola’yı denedim uçuşta. Tüm marketlerde, restaurantlarda 500 ml küçük satmadıklarından almamıştım. İyi ki de almamışım, özetle, aromalı asitsiz şeker lezzeti… Burada çok bir popüler ama benim aklım kalmadı hiç…
Ve hayatımda gördüğüm en etkileyici uçak manzaralarından birine tanık oldum. Hayatımın ilk uçuşunu Londra’ya yapmıştım, o düzenli kentleşmeye hayran kalışımın bugün bile yansıması var içinde… Ama bu manzara… En baş sıraya yerleşti bir anda… Aşağımda uzanan Amazon ormanları, arasından geçen geniş nehirler, geçen tekneler… Ve birkaç saat onlardan birinin içinde olacağım.
Iquitos’a indiğimizde bizi günlerdir alışık olmadığımız bir sıcak karşıladı. Çok komik bu arada, uçaktan inip yürüyerek terminale giriyorsunuz. Sonra bagajlar için terminalin dışına bir delik açmışlar, oradan gönderiyorlar ve siz karşılıyorsunuz içeride.
Amazon deneyimimizi, yağmur ormanlarının geleneksel teknelerinden esinlenerek inşa edilen bir nehir gemisinde gerçekleştireceğiz. Normalde planımız Iquitos’tan bu gemiye binmekken, nehirdeki suların alçalması ile plan biraz değişti. Ve otobüsle Nauta’ya doğru yol aldık. Yol boyunca geçtiğimiz kasabalar, yaşamlar, evler hiç de Peru’da gezdiğimiz diğer büyüklü küçüklü şehirlerdeki gibi değil. Çocuklar sokaklarda, yollar kambur kumbur… Her geçen kilometrede doğa da değişirken harika bir gün batımının tanık olduk. Yağmur da başladı ve şimdi nehir teknesine doğru gideceğimiz bekleme alanındayız. Şaka bir yana tropikal bir yerde yaşasam işte böyle döşerdim dediğim tarzda bir yer. Her ayrıntısına bakıyorum ezberime almak için, kim bilir, belki bir gün… Neyse hayaller bir kenara, biz orada kısa dinlenirken meğer sırt çantalarımızın nehir gemisine transferleri için oyalandırılıyormuşuz da farkında değilmişiz. Yağan yağmur ve onlarca çocuğun uğurlaması eşliğinde bizi ana gemiye götürecek olan hız teknelerindeyiz. Karşıda Amatista tüm ışıklarını yakmış bizi bekliyor, heyecanlıyım!
Güleryüzlü mürettebat bizi kendi yaptıkları müziklerle ve serin içeceklerle karşılıyor. Kamaramıza geldiğimizde sırt çantalarımız bizi içeride bekliyordu. Bu arada bu nehir gemisi otuz kişi kapasiteli. Ama biz on altı kişilik bir grubuz, açıkçası bu açıdan şanlıyız! Ağırlıklı olarak Amerika ve Kanada’dan gelmişler, bir çift Yeni Zelanda ve bir çift Türkiye (biz!)… Çocuk yok ve yaş olarak da en genç dördüncü kişiydik diyeyim, siz anlayın…
“Neden bir nehir gemisi?” dediğini duyar gibiyim. Birkaç nedeni var aslında. En önemli neden, Cenk’in örümcek fobisi. Bana kalsa ormanın içinde bir kulübede de kalabilirdim. Ama bunlarda bir cibinlikte uyumak gerekiyor, doğru dürüst elektrik de olmadığından her yatağa girişte örümcek, böcek, yılan kontrollerini yapmak vs Cenk için oldukça zorlayıcıydı. Benim de seçeceğimiz yerdeki tek kriterim Amazon’da kalış süremizin uzun olmasıydı. Eğer ki bir kulübe kalmayı tercih etseydik, hem yapacağımız etkinlikler o kaldığımız bölge ile sınırlı kalıyordu hem de gün açısından iki üç gün ile tatmin olmamız gerekiyordu ki, Peru’ya asıl geliş amacım Amazon’ken bu istediğim en son şeydi. Yoksa evet bu tercihimiz bir çıt lüks kaldı bizim standartlarımızda ama bittiğinde fark ettik ki çok da doğru bir tercih yapmışız. Beklediğimizin çok! üstünde bir hizmet aldık bu küçük gemide… Sanırım bizim beklenti seviyemiz de düşük olduğundan aldığımız keyif de fazlaydı. Çünkü kaldığımız Amatista’dan çok daha konforlu gemileri de ara ara nehirde görmek mümkün. Bu en basit olanlarından…
Kamaramız giriş katında. Her kamara iki kişilik, içinde küçük bir dolap, bir çalışma masası, klima ve tuvaleti olacak şekilde düzenlenmiş. Tüm sabun ve şampuanlar ekolojik. Bol su ihtiyacımız olacağı için dört tane ped şişe bırakmışlar masaya. Dediler ki, “Biterse katlarda olan su sebillerinden doldurabilirsiniz. Fazla plastik tüketmemek için şişelerinizi atmayın ve tekrar tekrar kullanın. Eğer ki yenisini almak isterseniz satın almanız gerekiyor” Bence güzel bir uygulamaydı. Biz zaten termoslarımızla gittiğimizden plastik şişeleri hiç kullanmamız gerekmedi. Ve tabii kamarada bizi yine “Bana birşey olursa sizi sorumlu tutmayacağıma imzamı basarım” dokümanları bekliyordu. Bir seyahatta iki imza, her şey tam da istediğim gibi!
En üst katta geniş, açık bir dinlenme alanı ve bar bulunuyor. Ve binişimizi takiben geni nehirde akmaya başladı. Güvertede diğer kişilerle biraz sohbet, muhabbet derken hepimiz erkenden kamaralara çekildik. Hem yağmurun etkisi ile hava serin ve hepimiz oldukça yorgunuz.
Yarın üç ayrı çıkış yapacağız. Ve ilki de kahvaltı öncesi… 06.30’da toplanmış olmalıyız. Merakla saatlerin akmasını bekliyorum.
Bu yazı ilgini çektiyse bunları da okumak isteyebilirsin;
Deniz aslanlarından çöle, oradan Nazca’ya şaşırtıcı bir gün!
Peru’nun gizli hazinesi: Titicaca
Gün 6- Piranalarla sen de yüzer misin?