Girne’de bahara merhaba…

11CEN_0799

Bahara geçerken Girne’yi seviyorum. Herkesin bir nedeni var buraya gelmek için… Kimisi deniz, kimisi kumar derken, bense sanırım karış karış sokaklarını gezmek, nefesini içime çekmek için geliyorum Kıbrıs’a… Dakikalarca bulutların dans edişini izliyorum… Dalgalar sahile çarparken tuzlu suyun yüzüme tane tane düşüşünü seviyorum… Bir dünya sıra beklememe karşılık sahildeki pamuk şekerciden aldığım o kocaman pufidik tadın ağzımda kayboluşla eğleniyorum..

11CEN_0731Yeni açan çiçekler Kıbrıs’ı renklendirirken sokakları bir başka güzel… Şehrin kalbinin sokaklarında olduğuna inananlardanım biliyorsunuz. Onun için ayaklarımız acıyana kadar şehrin her tarafını yürümeye çalışıyoruz gittiğimizde… Eee yürümeden şehri nasıl içinize sindirirsiniz? Sokaklarda korna sesi olmadığını fark etmek ne yazık ki şaşırtıyor. Bizim aksimize zırt pırt korna çalmak yerine beklemeyi ve trafik kurallarına uymayı tercih ediyorlar, ne garip… Biraz arada kalmış bir halk diyebilirim aslında… Türk ama İngiliz… Bu yarı Avrupai bakış açılarını gözlemlemek bana zevk veriyor… Bizim İstanbul’da üstümüze üstümüze yürüyen o sevmediğimiz tarz insanları hayal edin. Hıh işte, o fiziksel görüntüde insanlarla kaldırımda karşılaştığınızda siz “kendimi nasıl kollarım” diye düşünürken -ne yazık ki bilinçaltımıza işlemiş- adam daha 10 m varken elini vücudunun arkasına gizleyerek size yol verecek kadar medeni olduklarını gördüğünüzde üzgünüm ki şaşırıyorum. Yerel halkla sohbet etmek çok keyifli. Aksanlarına bayılıyorum. İngiltere’de kaldığım Kıbrıs’lı ev sahipleri geliyor aklıma… Türkçe başlayıp İngilizce bitiren çok güzel insanlardı. Bu nedenle Kıbrıslılar artı birle başlıyor benim sevgimi kazanmaya…

Akşamları çok canlı Girne’nin… Her keyfe göre yapılacak birşeyler bulunabiliyor. Kahve içmek ya da bir barda demlenmekse tercihin ister deniz kenarında, ister meydanlarda onca seçenek var. Hem de canlı müzik eşliğinde. Ya da11CEN_0913 kalenin kenarında limana karşı sıra sıra dizili minik restaurantların birinde muhteşem manzara eşliğinden romantik bir akşam yemeği ömrünüze ömür katabilir. Ve gecenin ilerleyen saatlerinde -kaldı ki neredeyse tüm gün açıklar- bir kumarhanede eğlenebilirsiniz. Eğlenebilirsiniz diyorum çünkü; bu ortamları sadece eğlenme aracı olarak gören biri olarak 70.-TL kazandığımızda zıplamaya başlayınca kumarhanedekilerin “milyarlar kazandı herhalde” diyen bakışlarına maruz kalan da benim… Sanırım burada önemli olan sınırlarını bilmek ve dibine kadar eğlenmek… İçerideki yüzlerce kişi arasında makinelere benim kadar mutlu gözle bakan biri yoktu sanırım… Bu arada orada kumar oynayan insanları gözlemlemek için üstüne para bile verebilirim. Makinelerle konuşanlar, monitörleri okşayanlar, yanındaki kazandığında sinirlenenler, 4 saat aynı makinede yerinden kalkmadan (tuvalete giderken bile çanta bırakıyorlar) tek bir tuşa basanlar… İnanın anlatılmaz yaşanır insanlar var ve bana öyle uzak bir dünya ki gerçekten izlemek çok ama çok eğlenceli… Birkaç Kıbrıs ziyaretim sonrası Las Vegas’ta yaşadığım kumarhane deyimleri de ayrı bir hikayeydi, bir ara okursunuz onu da… Son gün oynadığımız bir oyunla Las Vegas içinde yaptığımız harcamaları bedavaya getirdiğimizi söyleyebilirim… Ehehe sanırım o gün şans bizden yanaydı 🙂

11CEN_0746Alışveriş olmazsa olmaz tabii… İlk akla gelen elbette içki… Fiyatları ilk gördüğümde “sahte herhalde, kör olmayalım içtikten sonra” dedim ama durum hiç de öyle değilmiş. Sakın içki alışverişinizi free shop’a bırakmayın ve kurallar (!) dahilinde getirebildiğiniz kadar yüklenip dönün. Fiyatların uygunluğu için %60’ı bulan oranlar verebilirim desem; içki içiyorsanız eğer sırf içki için bile gidilebilir. Con Kahve her gittiğiniz cafe de karşınıza çıkıyor. Türk kahvesinin Kıbrıs versiyonu. İki çeşidi var, benim tercihim kavrulmuş olandan yana…  Ve peynirler inanılmaz ucuz… Vakumlu paketlerde istediğiniz türde peyniri içki satan yerlerde bulabileceğiniz gibi, oranın uygun fiyatlı marketi Ordu Pazarı’ndan da alabilirsiniz. Bizim gibi şarap yanına onca peynir ile dönerken Kıbrıs’ın olmazsa olmazı hellim peynirini unutmayın sakın. Burada küçük bir tavsiye verebilirim aslında. Bavul fiyatları da çok uygun. Biz herhalde İstanbul’la aynı fiyat diye almadık ama döndüğümüzde gördük ki aynı marka bavullar yine %30 civarı daha düşük fiyatlıymış orada. Durum böyle olunca küçük bir sırt çantası ile gidip, bavul alışverişinizi buradan yapıp uçağa elde sokamayacağınız içkileri de koyup getirebilirsiniz. Bu arada cep telefonu ihtiyacınız varsa almak için yine Kıbrıs doğru bir yer olabilir. Amerika ile neredeyse fiyatlar aynı, güvenilirlik derseniz inanması artık size kalmış…

11CEN_0836Girne’nin sahilindeki Girne Kalesi mutlaka gidilmesi gereken yerlerden. Ciddi anlamda iyi bir şekilde korunmuş olan bu kalenin içinde Girne batığı başta olmak üzere, arkeoloji müzesi ve ortaçağ dönemi canlandırmaları oldukça güzel. Kalenin surlarında gezerken fotoğraf çektirmeyi de unutmayın biz çok eğlendik. Aslında tarih her yerde. Kalenin yan tarafından yukarıya doğru çıkan Arnavut kaldırımlı sokaklarda kaybolduğumuzda öyle güzel binalar, öyle güzel insanlarla karşılaştık ki… Denizi, bulutları, sokakları, tarihi dokusu habire beni fotoğrafla diye çağırıyor sanki…

Eeee buralara kadar gelmişken Lefkoşa, Mağusa ve hayalet şehir Maraş’ı da görmeden geçmek olmazdı… Merak edenlere notlarımın linkini aşağıda paylaşıyorum.

Diyeceğim, benim için Girne sahilde denize karşı taşlara oturup iyot kokusunu içime çekerken huzurun tadını çıkartmak… Sırf bunun için bile Kıbrıs’a gidilmez mi?

Daha fazla fotoğraf için… Foto… Foto…

Bu yazı ilginizi çektiyse aşağıdakiler de ilginizi çekebilir;

Lefkoşa, Mağusa ve Hayalet Şehir Maraş

– Günahlar Şehri Las Vegas

Girne’de Bahara Merhaba

Kapalı Maraş artık Açık

Düzenleme: 19.03.2018

Facebooktwittergoogle_pluslinkedin

Benzer yazılar

“Girne’de bahara merhaba…” İçin 2 Yorum Var

  1. Saruhan Yassikaya

    Busecigim o kadar guzel anlatmissinki mesafe bu kadar uzak olmada kalkar gelirdim

    1. buse

      Ne mutlu bana! Gün gelir orta bir yerlerde buluşuruz belki 🙂 Sevgiler…

Yorum Yapın

*