“Hayır” diyebilmek, “Hayır”ı duyabilmek…

"Hayır" diyebilmek, "Hayır"ı duyabilmek...

“Yapmazsam kızarlar, beni sevmezler, hiç nazikçe bir davranış olmaz, ben onlara nazik olursam onlar da bana olur… gibi gibi düşüncelerle ‘Hayır!’ diyemediğimizde her iki taraf da gönülden vermenin keyfini kaçırmış olur. İki tarafın da bunun bedelini bir şekilde ödediğini görebiliriz. Hala bağlantımızı korurken, gönülden alıp vermenin tadında “hayır” diyebiliriz. Peki “hayır”ı duymakta zorlanıyor muyuz? Reddedildik diye mi düşünüyoruz? Hayırların ardındaki evetleri duyarak bağlantıyı korumanın yollarını keşfetmeye ne dersiniz?” Bu başlığı sosyal medyada okuduğumda bir ses durdurdu beni… Düşündüm bir süre ve sonra kendimi bilgisayarımın başında buldum… Benim de son 6-7…

Devamı...

Yaşarken Öldüklerim

Yaşarken Öldüklerim

Madem yas konuşuyoruz. En tanıdığımız ölümle gelen yas… Fazlasıyla bildiğim sular ne yazık ki. Hani okyanus dalgasına benzetiliyor ya yas… Ben de o vahşi dalgalarla çokça kere boğuştum hayatım boyunca. Evet çoğu kez çarptı, diğer tarafa attı. Gün geldi biliyorum deyip buraları, durulttum o suları. Zor muydu? Evet, “çok” zordu. İlk ölümle tanışmam 7 yaşında Ali dedemin ölümüyle oldu. Mübadelede Girit’ten İzmir’den gelmişler, sonra İstanbul’da uzun yıllar kuyumculara imalat yapmış. Akciğerleri bu zehirle olan temasa dayanamayıp 65’lerinde benden bu kadar demişti. Ölümünün ardından gazetede bir ölüm ilanı yayınlanmıştı. O küpürü…

Devamı...

Bir İstanbullu Gözünden İzmir’de Yaşam

Bir İstanbullu Gözünden İzmir'de Yaşam

  Hani bir yarışma vardı eskiden… “100 kişiye sorduk 75’i dedi ki…” lerle başlardı sorular… İşte ben de sorsam İstanbullara; “Elinde fırsat olsa nerede yaşardın?”, birçoğu “Yolumu bir gün Ege ile buluşturacağım” der… Bunun farklı cevap versiyonları da var…”O yer mutlaka İzmir olacak”… “Emekli olunca bir Ege kasabasına yerleşeceğim”… gibi gibi… Yeni bir yaşam için İzmir’i denemek isteme nedenlerimizde, bizde de bu düşüncelerin bir bölümü vardı. Bunlara ek başka meraklar da zihnimizde dolanıyordu. Bu yazıda işte bunlardan bahsetmek istedim… Ne hayal ettik, nelerle karşılaştık? İzmir anlatıldığı gibi mi? Dışarıya yansıtılmayan…

Devamı...

TransMysia’da kalan günler… Gözlemlerim…

TransMysia ilk iki gün...

3. Gün: Maksempınar – Akçalar Gece soğuk gerçekten zorladı. Dedikleri gibi çiğ yağdı, çadırın içi bile ıslaktı. İçlik, polar vs hak getire, içim dondu. Erken saatlerde ayaktaydık. Çiftliğin sahipleri de akşam dedikleri gibi 8:00 gibi geldiler. Altı erkek ve biz açma, simit, taze ekmek, yumurta, domates, pekmezden oluşan mükellef bir kahvaltı yaptık. Sohbet sırasında daha önce altmış kişilik bisiklet grubunun buraya geldiklerini gördüklerini ama daha önce hiç yürüyene denk gelmediklerini söylediler, pek bilindik bir trekking parkuru olmadığını biliyorum da yol üstündeki insanların da bi’ haber olması ilginç geliyor. Sofra muhabetinin…

Devamı...

TransMysia ilk iki gün…

TransMysia ilk iki gün...

Misi Köyü’ne varış… Bursa’dan iki aktarma ile TransMysia parkurunun başlangıç noktası olan Misi Köyü’ne geldik. Sırt çantaları üzerimizde, hem rota konusunda destek veren Osman ile tanışmak hem de aklımızdaki diğer sorular için belediyenin ofisine gittik önce. Osman buluşuruz demişti ama izne ayrılmış bu hafta. Öyle olunca aynı konuları Irene Hanım’a anlatmak durumunda kaldık. Özellikle ilk gecemiz konusunda da destek verdi sağolsun. Ondan sonrası günler, Osman’la gitmeden önce yaptığımız görüşmelerde anlattığı kadar basit geçmedi açıkçası, ilerleyen günlerde anlatacağım. Çantaları ofise bırakıp hem köyü keşfedelim hem de çadır atabileceğimiz bir yer var…

Devamı...

Geçmişin İzinde Mysia Yolları’nda Yürüyüş… Hazırlıklar…

TransMysia ilk iki gün...

Yine bir hayalimle başladı herşey… Yurtdışında aklımda bir yol var yürümek istediğim. Vee bu yola çıkmadan önce daha önce hiç deneyimlemediğim uzun süreli trekking denemesini ülkemde yapmam gerektiğini düşündüm. Evet iki günlük parkurlar halinde Likya Yolu’nun üç etabını belli zamanlarda yaptım. Ama bunları yaparken tüm eşyalarım sırtımdaki çantamda değildi ve küçük sırt çantamın içinde o günün kumanyası haricinde pek birşey yokken yapmış, akşamları rahat yataklı otelime gitmiştim. Benzer şekilde günübirlik zor parkurlar yaptığımda da eşyalarımın fazlalığını hep araçta bırakıyordum. Hedeflediğim yürüyüş yolu uzun bir yol ve tüm yolu o sırt…

Devamı...