Antakya’ya gitmek lazım!…

Hatay_26
Evet evet… Antakya’ya kesinlikle gitmek lazım… Gezmek için, din farkılıkları içinde farksızlığı görmek için, yemek için, içmek için, tarihe doymak için, havasını koklamak için, aklına ne geliyorsa onun için Antakya’ya gitmek lazım!..

Üçüncü gelişim bu muhteşem şehire… Pişman değilim; bir daha olsa yine, bir daha olsa yine giderim!..

Hatay deyince ilk aklıma gelen huzurlu sokakları ve muhteşem damak tadı… Hangi birini anlatarak başlasam bilemedim…

Hatay_15İlk Uzun Çarşı‘dan başlayayım. İçine daldınız mı çıkamayacaksınız! Tepsi ve kağıt kebabı! Mmmmm… Şu an bile düşününce gözlerim dönüyor. Sıra sıra kasaplar arka taraflarını restaurant olarak işletiyorlar. Hijyen için garanti veremem ama lezzeti tek geçerim. Bu sefer tercihimiz Pöç Kasap… Evet doğru da bir tercih 🙂 Hayat’dan bu kebapları tatmadan dönerseniz bana Antakya’ya gittim demeyin. Çarşının içinden kırmızı pul biber, nar ekşisi, salça, baharat, sürk (eve geldiğinizde zeytinyağı içinde ezip bu bir nevi çökelek peyniri, acayip birşey, tadını çıkarın), defne sabunu alışverişlerini tamamlamak lazım, tabii hangi dükkandan alabileceğinize karar verebilirseniz.

Girdiğiniz restaurantlarda mezeler pek bir fena! Hele de acı seviyorsanız 1IMG_0315onlarcası önünüze sunuluyor. Gözüm döne döne hepsine saldırıyorum. Sultan Sofrası, Anadolu Restaurant benim tercihlerim. Zahter salatasını yerken dikkat edin parmaklarınız gümbürtüye gitmesin… Bu arada her gittiğiniz yerde farklı farklı deneyin ki döndüğünüzde mezeler aklınızda değil midenizde olsun…

Bakla ve humus için özel dükkanlar var meydanda… Bu ikiliyi çok da sevmeyen biri olarak yakın zamanda öğrendiğin çılgın bir tarifi de paylaşmak isterim. Toprak kaplara yayılan humusa acımadan pastırma ve tereyağı eklenip ver fırına… Delireceksiniz 🙂 (Bu tadı tanıştırdığın için teşekkürler Barış Gezginci…) Bu arada Anadolu Restaurant’ta humusun içine küçük bir kuyu açıp tereyağı ve kavrulmuş fıstık ekliyorlar, efsane…

Tercihiniz döner is Abdo Döner Zenginler Caddesi’nde… Et dönerde farklı bir lezzet yakalamışlar hazırladıkları özel sos ile… Bence alışveriş sırasında farklı bir lezzet deneyim derseniz açık ayranı ile bu döneri deneyin derim…

Hatay_21

Ve tatlı… Elbette ilk akla gelen künefe… Kral Künefe en meşhurlarından, Uzun Çarşı içindeki Çınaraltı Künefecisi birçok kişi için 1IMG_0292en iyiler listesinde… Günün özeti, şehirde en iyi denenlerin hepsini denedim ama hangisi iz bıraktı derseniz İskenderun Petek Pastanesi derim. Eğer Hatay gezinizin içinde İskenderun’a vakit ayıracaksanız denemeden dönmeyin derim… Bu arada yediğim künefelerin hepsi çok şerbetli geliyor, belki onun için pek sevemedim. Ama bu gidişimizde öğrendik ki, az şekerli derseniz şerbet de normalden az geliyor. Unutmadan bir tatlısı daha var… Gülsuyu sevenlerdenseniz Haytalı‘yı tatmalısınız. Dondurma ve gül suyu ile hazırlıyorlar, görsel ye beni diye bağırıyor. Haytalı’yı Bici Bici ile sakın ha karıştırmayın… Onların tabirine göre; “Bir Haytalı asla Bici Bici değildir!” Burada Affan Kahvesi‘ni es geçemeyeceğim. Her akşam uğrak yerimiz olan bu kahve Haytalı’yı denemeniz için doğru adres… Yüksek tavan, eski yer döşemeleri ile tarihi bugüne taşıyan bu mekanda tatlınızın üzerine Türk kahvenizi de içmeyi ihmal etmeyin… “Bardakta mı? Fincanda mı?” sorusu Hatay’da sık karşılaşacağınız soru olacak ya da soru gelmeden onlar getirecekler bile… Siz de benim gibi ilk duyduğunuzda garsona hayretler içinde bakabilirsiniz ama Antakya’da Türk kahvesi çay bardağında servis ediliyor. Ne diyoruz önemli olan sohbet muhabbet, kahve bahane…

1DSC03550Dünyanın ikinci büyük mozaik eserleri koleksiyonuna sahip Hatay Arkeoloji Müzesi’ni es geçmeyin… Daha önce tam şehrin merkezinde olan bu müze şimdi biraz dışına taşınmış… İyi de olmuş, gerçek bir müzecilik örneği çizilmiş… İlk önce bir Hatay’ın tarihi ve bugünü anlatan kısa bir video izledik… Sonrasında da müzenin geniş koridorlarında mozaiklerin en güzel örneklerini görme fırsatı yakaladık… Unutmadan Müze Kart Hatay’da birçok noktada geçiyor. Ama siz de bizim gibi gezinize bu müzeden başlayıp önce kartınızı çıkarıp sonra bütün müzeleri rahat rahat gezebilirsiniz, çünkü başka yerlerde çıkartma şansının pek yok, benden söylemesi… Bu arada şehrin merkezinden buraya otobüsle gelmeniz mümkün ve aracın içinde ödeme yaparak ulaşımınızı sağlayabiliyorsunuz…

Müzenin yakınındaki St Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın ilk kilisesi ve buranın hac yeri olduğu belirtiliyor. Kayalara oyulmuş bu kilisedeyim ve buranın dine “Hristiyanlık” adının verildiği yer olduğuna inanılıyor, heyecan verici değil mi? Biz müzeden kiliseye kadar yürüdük ama pek de kısa olmadığını itiraf etmeliyim. Hele bir de sıcakta gidecekseniz belki bir ulaşım aracından faydalanılmalı…

Hatay_24

Evett… Artık şehre gelip dalın sokaklarına… Açık şemsiyenin bile geçemediği sokak aralarında, her evin kapısının üzerinde haç ya da hilal. Bir kültür mozaiğinin içinde gezindiğinizi hissetmemek imkansız! Eskiden restorasyona bile izin verilmeyen Eski Antakya sokaklarını bu gelişimde tanıyamadım… Şık kafeler, butik oteller… Aslına sadık kalarak gayet de güzel yapmışlar… Hatta biz de tam da burada olan Kavinn Butik Otel‘de kalmayı tercih ettik… Ne de iyi ettik… Avlusunda kahve içmek, o ambiyansı solumak gerçekten çok iyi geldi, misafirperverlikleri de cabası 🙂

Hatay_4

Antakya’da farklı dinlerin ibadethaneleri bir arada… Katolik Kilisesi‘ne girdiğinizde üst avludaki çana doğru baktığınızda çok da uzak olmayan bir de minare görüyor olacaksınız. İşte dinlerin buluştuğu, bazen çan sesinin ezan sesine karıştığı güzel bir şehir burası… Bunun bir örneği de Muharip Gaziler Derneği bahçesindeki Milli Ağaç. Turunç, limon, portakal, greyfurt ve ağaç kavunu aynı ağaçta meyve veriyor. Bu ağaçla Hatay’ın, medeniyetlerin ve kültürlerin buluştuğu bir kent olmasından yola çıkarak kardeşlik, dostluk ve farklılıkların zenginliğini bir ağaçta göstermek istediklerini söylüyor oradaki görevliler bir başka kahve molasında. Kurtuluş Caddesi üzerindeki Musevi Havrası ise üçüncü denemem de yine kapalıydı… Rum Ortadoks Kilisesi, şehrin en hareketli yeri olarak gördüğüm Hürriyet Caddesinde yer alıyor. Geçen gelişlerimde burayı gezme şansım olmasına karşılık, bu sefer kapılarını ziyarete kapattığını öğrenince üzüldüm… Ve Anadolu’daki İlk Camii: Habib-i Neccar… Ne zaman yapıldığı tam belli olmamakla birlikte şehrin 638’de İslam hakimiyetine geçişi sonrası yapıldığı düşünülüyor.

Ve Antakya’da geçirdiğimiz bir günü de araba kiralayıp Antakya’nın yakın çevresine ayırdık… Nereleri gezdiniz derseniz, o yazı da yolda 🙂

Hatay_17

Şehri ikiye bölen Asi Nehri, nehrin hemen yanında yeşillikler içindeki modern Antakya Parkı ile yaşanası bir şehir burası…

Sadece gurme turu için bile gelinebilir Hatay’a. Yepyeni lezzetler kapınızda yatıyor sanki. Delirerek yememek için günlerinizi ve açlık durumunuzu dengeleyip ona göre yemek planınızı yapmalısınız kesinlikle… Sokaklarında gezerken insanlarla sohbet edin, tarihin dinle keyifli birlikteliğine tanıklık edin… İlkokulda bize sadece ülkemizin güneydeki en uç noktası olarak öğretilen bu şehrin ruhunu gecikmeden keşfedin… Bu ruh içinize bir işledi mi, belki siz de benim gibi kanımın bir yanında Antakyalı dolanıyor diyenlerden olacaksınız…

Facebooktwittergoogle_pluslinkedin

Benzer yazılar

“Antakya’ya gitmek lazım!…” İçin 4 Yorum Var

  1. Selcuk

    Elinize sağlık. İftar öncesi çok iyi olmasada bu tarz paylaşımlara ihtiyacım vardı. Çok iyi anlatmışsınız gitmeden yaşamış kadar oldum.

    1. buse

      Beğenmenize sevindim… Fırsatınız varsa en kısa zamanda planlarınıza ekleyin derim 🙂

  2. Barış

    Bu arada humusun ve künefenin en iyisi “bana göre” Reyhanlı’da. 2. bombanın patladığı yerin paralelinde ve de altlı üstlü dükkanlar. Reyhanlı’ya gitmişken bir de göl başında “tuzda tavuk” yemeyi de ihmal etmeyiniz 🙂

    1. buse

      Yeni adresler için teşekkürler… Sevgiler 🙂

Yorum Yapın

*