Ve Peru’ya asıl geliş nedenimiz…. Amazon Yağmur Ormanları!
Burada yaşadığımız deneyimleri uzun uzuuun anlatacağım. Ama önce biraz, bizim ayak basacağımız bu yerden bahsetmek istiyorum. Peru’daki Amazon Yağmur Ormanları’na iki giriş noktası var; Iquitos ve Puerto Maldonado. Puerto Maldonado’ya ulaşım karadan sağlanabilirken, Iquitos’a gitmek için ya uçak ya da tekne kullanmak gerekiyor, karadan ulaşım yok. Ve biz Iquitos’tan Amazon’a girecek şekilde bir plan yaptık.
Bizim de içine girecek olduğumuz Loreto bölgesindeki bu habitat, yaklaşık 6 milyon km2’lik bir alanı kaplıyor ve dünyanın en büyük tropikal ormanı olarak geçiyor. Güney Amerika boyunca da dokuz ülkeyi içine alıyor. Latin Amerika’nın üçüncü büyük ülkesi olan Peru’da yer alan yaklaşık 800.000 km2’lik bölüm ise ülkenin yaklaşık %60’ını kaplıyor. (And Dağları %28, kıyı bölgesi ise %12) İşte bu ormanlar, kimisi hala keşfedilmemiş birçok endemik bitkiye, binlerce kuş türüne ve milyonlarca böceğe ev sahipliği yapıyor. 4.000 balık çeşidi, 4.000 patates çeşidi, 700 mısır türü varmış mesela. Rezerv vahşi hayvanlarla dolu ve hepsi ekosistemdeki dengenin bir parçası… Her türün farklı bir tercihi, yaşam koşulu var ve doğa diyor ki, uyum sağlamazsan ölürsün…
Bizdeki gibi dört mevsim göremiyorsun burada, iki sezon var; ıslak (Aralık-Mayıs) ve kuru (Haziran-Kasım). Yakıcı bir sıcak ve nem hakim… Yağışlar düzenli olmasına karşılık yoğunluğu sezona göre değişiyor. Biz kuru sezonun sonlarında Amazonda’yız ve şiddetli yağmura da tanık olduk sabahın köründeki orman yürüyüşlerinde 36 dereceleri de gördük. Islak sezonda ormanlar su altında kalıyor ve bu sayede ekosistem yenilenebilmesine olanak sağlayan besinlerle dolup taşıyor.
Yağmur ormanlarını nehirler ve kanyonlar çevreliyor ve en önemli su kaynaklarından biri dünya çapında en bilinir olanı da Amazon Nehri. Arequipa yazımda Misti dağından bahsetmiştim hatırlarsan. İşte Amazon Nehri’nin suları da Misti’den, bu bölgedeki diğer önemli nehir olan Ucayali Nehri’ne akıyor. Bu nehir, Maranon Nehri ile birlikte Amazon Nehri’nin iki büyük kolundan biri. Bu iki akıntı birleşerek Dünya’daki sıvı haldeki tatlı suların beşte birini oluşturan nehri ortaya çıkarıyor. İşte bu Loreto bölgesinde, Pacaya-Samiria Milli Parkı bulunuyor. İki milyon hektarlık alanıyla burası Amazon ormanlarının Peru sınırları içinde kalan kısmındaki en büyük tropik sel yatağı ve Peru’daki en büyük ikinci milli park olan bu bölge işte bizim Amazon maceramıza ev sahipliği yapacak.
Burada antik çağlardan beri yerli halk kendi yaşam biçimlerini, dillerini ve geleneklerini koruyarak hayatlarını sürdürüyor. Ve ne mutluyum ki nehir kıyılarında gittiğimiz birçok yerli komünitede günlük yaşamlarına tanıklık edebildim.
Ve şu ana geri dönersek; Lima, oradan Paracas, Huacachina, Nazca, Arequipa, Colca Kanyon, Puno, Titicaca Gölü derken çizdiğimiz rotada yine Lima’dayız. Titicaca’nın hava şartlarında gece eksi dereceleri gördüğümüzden, bazı şeyleri öngörerek araya bir gün dinlenme koyarak önceden plan yapış olmamız çok akıllıcaymış.
Amazon’a öyle elini kolunu sallaya sallaya giremiyorsun. Ve biz de yaklaşık dört ay önce bir tur ile anlaştık. Ucayali’de bir nehir teknesinde Amazon’u keşfedeceğiz. Ve şimdi ölmeden önce yapılacak listemden bir maddeyi daha başlatmak için yarını bekliyoruz. Çok! heyecanlıyım…
Bu yazı ilgini çektiyse bunları da okumak isteyebilirsin;
Deniz aslanlarından çöle, oradan Nazca’ya şaşırtıcı bir gün!
Peru’nun gizli hazinesi: Titicaca
Gün 6- Piranalarla sen de yüzer misin?